Özel Bölüm 3

15.2K 1K 323
                                    

"Baybay küçük kelebekcik." diyen Marinette'nin sözlerini tekrar ettim sessizce. "Mucizevi Uğurböceği!"

"Bu da bitti." diyen Aras'a yandan bir bakış atıp diğer bölümlerde yaptığım gibi Mucize Uğurböceği ile Kara kedi çizgifilminin jeneriğini sessizce söylermiş gibi yapıyordum. "3.sezonu açıyorum ben."

"Ben de yeni bir cips getireyim." diyerek ayağa kalktım ve mutfağa yöneldim.

Son bir aydır, abime bildiğin zulüm ediyorduk. Ciddiyim, yapmadığımız şey kalmamıştı. Hatta en son dün gece kar yağdıktan sonra abimin arabasının kaputunun üzerine yan yana iki ayakkabı izi bırakıp camına elma suyu sıkmıştık. Eminim ki abim, sarhoş bir adamın arabasının üzerine tuvaletini yaptığını düşünecekti.

İnce iş...

Bu sabah da saat yedide uyandığım gibi Aras'a gelmiştim ve sabahtan beri Mucize Uğurböceği ile Kara Kedi'yi izliyorduk. Bu, altıncı cipsimizdi ve bunun dışında bir tabak portakal, iki paket çekirdek, iki şişe meyve suyu, ve 4 tane pamuk şekeri bitirmiştik.

Herneyse..

Bugün, tabir-i caize büyük gündü. Abimi sonunda inceden çıldırtma noktasına getirmiştim ve, onu affetmeye karar vermiştim. Eh, eminim ki tekrar bana bir yamuk yapmazdı bu olanlardan sonra. Tamam mafya lideri gibi konuştuğuma bakmayın, ama ciddiyim, yaptığımız şeyler az buz şeyler değildi.

Tabiki burada yaptığımız şeyleri ortaya döküp sizi eğlendirmeyeceğim. Pisliklik yapmaya o kadar alışmışım ki size bile çatasım gelmiyor değil.

Abur cubur dolabını açıp içinden reklam yapmak gibi olursa da olsun, bir paket Lays çıkarıp açtım ve içeriye yiyerek yürümeye başladım. Bu gidişle Psikologcuğumla yüzümüzde domates tarlaları yeşerecekti. Sivilcelerle mücadele vakfına katılmak için fazla gencim ama sanırım bunu da umursamayacağım.

"Türkçe altyazılısını bulamadım. İngilizce izleyelim, ben sana çeviririm." diyen Aras'ın yanına yerleşip ayaklarımı sehpaya uzattım ve cipsi aramıza koyup ingilizce olan şahane çizgifilmciğimizi izlemeye başladık. Aptal Hawkmoth! Seni güve kelebeği kılıklı. Sen kim köpek ulan uğurböceğinin mucizesini almaya çalışırsın.

"Bu adama da yazık be." diyen Aras'a dönmeden filmi izlemeye devam ettim.

"Hangisine?"

"Bay Agreste."

"Hawkmoth'a mı üzülüyorsun? Ama o kötü adam."

"Kim kötü olmayı seçer ki?" dedi. "Onu bunu yapmaya zorlayan bir durum var, bu belli. Bence karısıyla alakalı bir durum."

"Ama karısı öldü."

"Hiç öldüğünden bahsetmediler ama. Adrien annesini göremediğinden bahsediyor ama hiç ölümle ilgili bir konu geçmedi."

"Ölmedi mi diyorsun?"

"Kesinlikle."

Ve filmin sonuna doğru Aras'ın haklı çıktığını öğrenmiş bulunmaktayım dostlar. Hawkmoth karısını iyileştirmek için o mucizelere ihtiyaç duyuyormuş. Vay arkadaş. Adam psikolog değil dedektif çıktı.

3.sezonun bulabildiğimiz tüm bölümlerini izledikten sonra Aras'la evi toparlamaya başlamıştık, ki nereden baksan bir saati bulmuştu. Evi öyle güzel dağıtmışız ki dostlar, o sabahtan beri bulamadığımız kumanda, mutfak lavabosunun içinden çıkmıştı.

Aras üzerini değiştirmek için odasına gittiğinde, ben de oturup bir süre telefonumla ilgilendim. Malum, beleş Wifi bulmak bu devirde pek mümkü değildi. Şifresi AzYeDeInternetAl olan komşumuz vardı bizim yahu.

Herneyse işte, sonra Aras mavi tişörtü ve siyah pantolonuyla şık bir şekilde içeriye geldi ve telefonunu koltuğu üzerinden alıp cebine attı. Anam! O telefon orada mıymış? Keşke daha önce göreydim yaw. Gitti ifşa, gitti aksiyon. Vay arkadaş, nerelere gidem.

Aras'la birlikte çantalarımızı alıp evden çıktıktan sonra abimin evine doğru yola koyulurken Melis'e mesaj atıp abimin evde olup olmadığınü sordum. O da evde olduğunu söyleyince, bir şekilde plana dahil olmuş oldu zaten.

Abimin evine gelince Melis sayesinde binanın yangın merdiveninden onların dairesine girmiştik ama annelik hakkını sonuna kadar kullanan Melis'ten sıkı bir azar yiyince ayakkabılarımızı yangın merdiveninde bırakmak zorunda kalmıştık. Bu kızı sevmiştim yahu!

Çantalarımızdaki klasik kar maskelerini çıkarıp kafalarımıza geçirdikten sonra abimin içeride olduğunu söyleyen Melis'e güvenerek içeriye yöneldik ve maç izleyen abimi koltukta otururken bulduk.

Aras plastik şaka bıçağıyla birden abimin boynuna sarılırken ben de abimin önüne geçtim. Afallayan gözleri iri iri olurken ellerini tedirginlikle kaldırmıştı.

"Karının ve çocuğunun sağlığı senin için ne kadar önemli?" dedim sesimi değiştirerek acımasız bir tonda konuşarak.

Abim, dediğim şeyi tam olarak istediğim şekilde bir tehdit cümlesi halinde anlayınca sırıtmama engel olamamıştım.

"Ne istiyorsunuz?" diye ciddi havayla konuştuktan sonra beni dikkatlice süzmüş ve çatılı kaşları birden gevşeyip yüzüne keyifli bir ifade yerleşmişti. "Dolapta dondurma var. Damla sakızlı."

"Oha ciddi-" diyerek bir anlığına boş bulununca kendimi ele vermiş bulundum ve sinirle başımdaki kar maskesini çıkardım. "Hey! Bu bel altı vurmaya giriyor! Hain kardeş."

Alayla gülüp yüzüme anlamsızca baktı. "Evime gizlice girip beni ailemle tehdit ettiğinin farkında mısın? Kim bel altı vuruyormuş?" Abim ayağa kalkınca Aras, burayı izleyen Melis'i de alıp odadan çıktı ve sessizce kapıyı kapattı.

"Farkında mısın bilmem ama ben senin kardeşinim!" diye bağırınca, buraya onunla barışmak için geldiğimi tamamen unutmuştum. Biz de böyleydik işte. Sinirlenince gözümüz önümüzü görmez, içimizde ne varsa hepsini dökerdik. Sanırım en kötü özelliklerimden birisi de buydu.

"Tam bir aydır canıma okudunuz daha ne istiyorsun!" diye o da bağırmaya başlayınca istemsizce dolan gözlerimi umursamadım. "Evet sana yalan söyledim! Çünkü geri zekalıyım, malım, aptalım ama pişmanım Yağmur! Ben hayatımda ilk defa yalan söyledim, ondan sonra da kardeşimi kaybettim. Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?"

Yorgunluğun insanlarım hissettikleri bir hissiyat olması gerekmez miydi? Ben onun gözlerindeki yorgunluğu nasıl görüyordum o zaman.

"Ben senden hiçbir zaman nefret etmedim ki." dedim kısık sesimle.

Bakışlarını gözlerime çıkarınca gözlerindeki şaşkınlığı fark ettim ilk önce. Eh, abimdi sonuçta. Anlamakta gecikmişti bile. Onu affetmeye çalıştığımı geç de olsa anlaması fena sayılmazdi.

Biraz sarıldık, biraz ağlaştık ondan sonra. Sonra Aras girdi içeriye, kucağında ise minik bir beden.

Ece'yle resmi tanışmamız bu şekilde oldu. Birlikte oyunlar oynadık, güldük, eğlendik ve en önemlisi de, dondurma yedik. Hem de damla sakızlı. Eminim diyorsundur ki, kışın ortasında dondurma mı yenir?

Eh, ben zaten hiçbir zaman normal bir insan olmadım ki.

"Ya abi?" derken başımı Ece'yle yaptığımız puzzle'dan kaldırıp bizi izleyen abime çevirmiştim. "Ben olduğumu nasıl anladın az önce?" dediğimde gülüp başını Melis'e çevirmiş, ardından da tekrar bana bakmıştı.

"Melis'in ayakkabı takıntısını çok iyi bilirim. Ayrıca hangi katil pembe kedili bir çorap giyer ki?"

End...

Psikolok Adam 《Final》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin