32

18.4K 1.2K 82
                                    

Ve yeni bir şok ânı.

Parkta, elinden tuttuğu 2 yaşlarındaki kız çocuğuyla şaşkınlıkla abime bakan kız ve abimin de yanımda şaşkınlıkla onlara bakışı. Tek şaşırmayan bendim sanırım. Tamam biraz ağır gelmişti, kırılmıştım ama belli etmemeliydim. Yine de bu kırgınlık, o küçük kız çocuğunu görünce daha da hissedilir olmuştu.

Abimin kolundan tutup sürükleyerek Melis olduğunu tahmin ettiğim abimin karısının yanına ilerlerken minik kız çocuğu, yani Ece, annesinin elini sıkı sıkı tutmuş etrafına bakıyordu. Sonra da abimi görmüştü zaten.

Mavi gözleri iri iri açılıp annesini bırakarak abime koşarken gülüşünün bana benzediğini fark ettim.

"Baba!" tatlı çıkan sesiyle birden abimin kucağına atlayınca abim eğilerek onu tuttu ve kucağına aldı. Bir yandan da suçlu bakışları üzerimde dolaşıyordu. Melis denen kızla abimi karşı karşıya getirip ikisine de sırayla baktım. Abim anlamadığı ifadesi yüzünden okunurken suçunu kabul edermiş gibi gözlerini benden kaçırıyordu. Melis'in bakışları ise tam anlamıyla 'kim bu kız?' dermiş gibiydi. Ece, yani varlığını yeni òğrendiğim yeğenim ise babasına sarılıp yanağını öpmekle meşkuldü.

"Evet?" dedim abime bakarak kollarımı göğsümün üzerinde birleştirdim. "Tanıştırmayacak mısın bizi abi?" dediğimde Melis'in bakışları bir an şaşkınlıkla bana kaydı. "Ya da ben tahmin edeyim. Bu, ben burada ölürken senin Amerika'da gülüp eğlendiğin karın." dedim Melis'i göstererek. "Bu da, benim sana en çok ihtiyacım olduğunda yanında olduğun çocuğun." dedim abimin kucağındaki Ece'yi işaret ederken. "Hadi benim yerime bu kızın yanında olmayı tercih ettin. Evlendiğini söyleseydin bari. Hadi onu da siktir et, benim bir yeğenimin olduğunu öğrenmeye hakkım yok muydu?"

"Yağmur."

"Ne Yağmur ne!" dedim birden kendime hakim olamayarak. "Bak bunlara." dedim hırsla ceketimin kollarını sıvayarak ihtihar çizgilerimin belirginleşmesini sağladım. "Sen orada gülüp eğlenirken ben burada kaç defa öldüm haberin var mı?! Ne istiyorsunuz siz benden ya!" dedim gözyaşlarım çeneme doğru aktı. Elimle yüzümü silerken bir adım geri gittim. "ÖLÜMDEN DEFALARCA KURTULDUM AMA SİZ BENİ YAŞARKEN ÖLDÜRÜYORSUNUZ!"

"Yağmur." dedi beni merakla izleyen Ece'yi Melis'e bırakıp yanıma gelirken onu omuzlarından ittim.

"Yaklaşma bana!"

"Yağmur beni dinle."

"Ne istiyorsunuz benden hala!"

Üşüyordum.

Kollarımı birbirine sardım.

Hava soğuk değildi.

Soğuk olan yalnızlıktı.

Terk edilmenin bıraktığı o acı yalnızlık.

Bedenim titredi.

Ruhum üşüyordu çünkü.

"Yağmur sakin ol." dedi bana dokunmadan elimi tutmak istermiş gibi.

Dizlerimin üzerine çöktüm.

"Ne istiyorsunuz..." dedim nefes nefese. "...benden."

Nefesim sıkışıyordu.

Kanımda dolaşan zehri hissedebiliyordum.

"İyi olmanı istiyorum Yağmur."

Alayla güldüm.

"İyi olmamı isteseydin yanımda olurdun. Elimden o ilaçları alırdın."

"Ben.." duraksadı. "Ne?"

"Seni asla affetmeyeceğim." dedim alayla gülmeye devam ederken. "Diğer tarafta.." dedim gözlerimi zar zor yüzüne odaklarken. "...görüşürüz."

Ve bir çift kol beni tutarken dünya karanlığa büründü.

Gerçi dünya her zaman karanlıktı.

Yıldızları görmeyi bilmeyene her yer karanlıktı.

Karanlığı sevmiyorum..

Ben sadece mecburum..

Ben sadece...

Psikolok Adam 《Final》Where stories live. Discover now