1

26.4K 1.1K 361
                                    

Başlamadan önce ön ekleme:
Hikayenin birden çok başrolü bulunmakla birlikte esas kadın karakteri Nil'dir. Daha önce okuduğunuz ya da izlediğiniz türdeki başrollere benzemeyebilir. Bu bir şöhret ve dolayısıyla hırs hikayesi. Bu nedenle hikayede masumiyet ve iyilik timsali karakter bulunmamaktadır. Ahlaki değerleri fazlasıyla önemsiyorsanız seveceğiniz bir hikaye değil. :) Önemsemiyorsanız ön yargılı olmamanız dileğiyle keyifli okumalar. 💕

BAŞVURU

"Evet, ne düşünüyorsun?"

Nil, gardırobun aynasındaki görüntüsünden çektiği gözlerini yatağının üzerinde oturan ev arkadaşı Tuğçe'ye çevirdi. Giydiği oldukça dar, derin yırtmaçlı, siyah elbisesini bir bacağını öne atarak ve bir elini beline koyarak Tuğçe'ye sundu. Dolgun dudaklarını kameraya poz verircesine öne çıkardı. Yeşile çalan ela gözlerinde soru işaretleri belirdi.

"Fazla iddialı," dedi Tuğçe, yatakta bağdaş kurup pijamasını çekiştirdi. "Biraz daha uzun ya da bol bir şeyler mi seçseydik?"

Nil, gözlerini devirdi. Kırmızı rujunu tazelemeye koyuldu ve yeniden, aynaya çevirdi bedenini. "Gayet dozunda bence." Dedi kendinden emin bir şekilde. "Arhan Sarnıçlı'nın ilgisini ancak böyle bir şey çeker."

"Ciddi ciddi taktın yani bu adamın yarışmasına," dedi Tuğçe. "Seni onun gittiği mekana alırlar da, onun olduğu locaya alacaklarına emin misin?"

"Peker Karaçalan var arkamda canım." Nil rujunu kapattı, kahverengi, düz, uzun saçlarını tek omzuna doğru attı. Sandalyenin üzerinde duran küçük clutch çantasının içine ruju bırakırken dışarıdan gelen korna sesiyle derin bir nefes aldı. "Ve hatta kapımda."

Tuğçe onun bu cümlesine gülerken birinci kattaki öğrenci evlerinin penceresinden dışarıya baktı ve metalik gri Aston Martin'in apartman kapısının önünde tüm asaletiyle duruşuna iç geçirdi. "Yerinde olsam Arhan'ın ve yarışmasının peşinden koşmak yerine Peker'i tavlardım. Adam en az Arhan kadar yakışıklı ve de ortalamanın üstü bir maddiyatta. Peşinde bir sürü kadın var ama senin için kolay lokma."

Nil, siyah deri ceketini üzerine geçirdi. "Ben kendime küçük hedefler koymam," dedi topuklu ayakkabılarını giyerken. "Peker bir iç deniz ama Arhan okyanus ve benim sığ sularda yüzmeye hiç niyetim yok."

"Sen delisin." Tuğçe onun hırslı sesine inanamaz gibi güldü yeniden. "Dikkat et de okyanus seni boğmasın."

"Hele bir ulaşayım da," dedi Nil kapıdan çıkmaya hazırlanırken. "Okyanusta kendime elbet bir can simidi bulurum."

Eda, saçlarını gelişigüzel toplayıp kalemle tuttururken bilgisayarının başına oturdu. Dairesindeki salona, pencere önündeki geniş köşeye kurduğu çalışma alanındaki masasına saçılmış ve masanın yüzeyini görünmez hale getirmiş olan A4 kağıtlarına, gazete ve dergi kupürlerine baktı.

Ofladı. Bilgisayarının masaüstünde duran kalabalık klasörlerin arasında bulduğu son tarihli çalışma dosyasını açıp bu haftaki röportaj yazısına yapacağı eklemeleri, başlığı kara kara düşünmeye başladı.

Medya sektöründeki kariyerinde gidişat pek iç acıcı değildi. Üstelik; aileselinin maddi durumu ortalamanın üzerinde olsa da babasının alkol problemi yüzünden git gide daha da fazla savurgan olmaya başlaması, son birkaç yıldır varlıklarını suya atılan bir şeker misali hızlıca tüketiyordu. Kendisinin içinde olduğu acımasız sektörde sağlam bir kariyer elde etmesi kendi geleceği için şarttı. Bunun en iyi yolu da haftada en az bir bomba röportaj haberini çalıştığı gazeteye sunması demekti.

Şöhretin Esiri Where stories live. Discover now