22

8.3K 537 316
                                    

GECE MİSAFİRİ

Peker, uzunlarını yaktığı aracının motorunu kapatıp indiğinde Nazan farlar nedeniyle kararan gözlerini birkaç kez kırptı. Kendilerine doğru meraklı görünen gözlerle yürüyen adama baktı. "Peker?" Dedi soru tonlamasıyla. "Gecenin bu saatinde neden buradasın?"

"Bence öncelikle bunu sorması gereken benim." Peker Eda ile karşılıklı duran sarışın kadına bakarak konuştu. "Siz ikiniz burada ne yapıyorsunuz?" Eda'ya döndü gözleri. "Eda? Derdin ne yine?"

Eda, kendisinin konuşması gerektiğini hissederken bir an boğazının kuruduğunu hissedip yutkundu. Zihnini pratik olmaya zorladı. Nazan kadar soğukkanlı olmasa da "Babam bir rahatsızlık geçirdi." Dedi ilk aklına geleni söyleyerek. "Nil'in bunu bilmesini istedim. Bu yüzden onunla konuşmak için sizden birinden izin istemeye gelmiştim."

"Ben de böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söyledim kendisine." Nazan o cümlesini bitirir bitirmez söze girdi. "Buraya gelmek yerine bize ulaşmanın daha kolay bir yolunu elbette bulabilirdin hayatım." Dedi Eda'ya bakarak. "Kampın yerini öğrendin diye sürekli etrafımızda olmana gerek yok. Gidebilirsin şimdi."

Peker ellerini kanvas pantolonunun ceplerine sokarken ikisine baktı dikkatle. "Etrafta arabanı göremedim." Dedi Eda'ya. "Neyle geldin?"

"İleride arabam." Eda oradan ayrılmaya hazırlanırken Nazan'a baktı bir mesaj verir gibi. "İzninizle o zaman."

"Hava serin," Nazan Peker'in koluna girdi. "Biz de kampa girsek iyi olacak. Güvenlikler acil durum deyince apar topar yürüyerek çıktım. Senin araban ile geleyim ben de, topuklularla taşların üzerinde yürümek zorluyor."

Eda'ya güvenmeyen ve onu uyaran bir bakış attı. "Bir daha bir derdin olduğunda kanalı ararsın." Onun oradan ayrılarak kampın tersi yöne doğru yürümesi ile o da Peker ile birlikte onun arabasına yöneldi. "Kampa neden arka kapıdan giriyordun?" Diye sordu konuyu değiştiren havada. "Ön giriş kapısına ne oldu?"

"Bu tarafa yakındım." Peker arabanın şoför koltuğuna yerleşti düşünceli ve aklında bir şeyler kurar tavrıyla. O esnada etrafa yoklayarak bakındı. Eda'yı yan aynadan gözden kaybolana dek gidişine kadar süzdükten sonra arabayı yeniden çalıştırdı ve ilerleyip kapıya kartı okuttu.

Açılan kapıdan girerken yanındaki kadına baktı. Sonra önüne döndü. Kendilerine ait yapımcı binasına ilerlerken tıpkı Nazan gibi sessiz kaldı. Ciddiyetini korudu. En sonunda düz bir sesle konuştu. "Demek İltekin?"

Nazan, dakikalar süren sessizlik sonunda gelen bu imalı soru cümlesiyle irkildiğini hissederken karşıdaki bakışlarını Peker'e çevirdi. "Anlamadım?"

"İltekin Ganer ile iş birliği içindesin demek." Dedi Peker karşıya bakmayı sürdürürken tekrarlayarak. "Arhan'ın açığını kolluyorsun."

Nazan, onun bu sözleriyle fazlasıyla büyük bir gerginliğe büründü. Fakat bunu sezdirmemekte başarılıydı. Uzun bir nefes aldı inkar eder haliyle. "Nereden çıktı bu?"

"Asfalttan değil, kampa kestirme olan toprak yoldan geldim." Dedi Peker. Arhan'dan önce kampa gelebilmek ve onu yakalayıp konuşmak için bunu yapmıştı. Fakat bu ona başka, beklemediği bir bilgi kazandırmıştı. "Kampa dönen virajda bir taksi gördüm. İçinde uyuklayan şoför dışında kimse yoktu. O nedenle bir gazetecinin kampın yerini öğrendiğini ve görüntü almaya çalıştığını düşünerek arabayı orada bıraktım, onu yakalamak için ağaçların arasındaki küçük mesafeyi yürüyüp geldim. Ama şansa bak ki senin kamptan Eda ile konuşmak için çıktığını gördüm ve bingo... ses kaydı konuşmanızı duydum." Nazan'a baktı. "Arhan bunu duyduğunda seni nereye sürer?"

Şöhretin Esiri Where stories live. Discover now