"BÖLÜM X"

6.3K 470 230
                                    

Boranlı konağında her zamanki sıkıcı kahvaltılardan biri yaşanıyordu. Çay servisi yapmak için gelen yardımcının topuk sesleri de olmasa ortam iyice sessizliğe gömülecekti. Tabaklara sürtünen çatal bıçakların sesleri masada bulunanların sessiz yakarışları gibi yükselip alçalan bir ivme gösteriyordu.

Arın, bara gittikleri o geceden beri kendini apayrı bir dünyadaymış gibi hissediyordu. Değişik bir duygusallığın içine girmişti ve ilginçtir ki ne yaparsa yapsın bunu bir türlü üzerinden atamıyordu. Üstelik ondaki bu değişimi fark eden yalnız kendisi de değildi. Çevresinde bulunan herkes ondaki bu değişime yakından şahit oluyordu.

İlk tepki annesinden gelmişti. Müjde, oğlunu iyi tanıyordu. Her zaman biraz içine kapanık bir çocuktu lakin son günlerdeki ruh hâli onun da pek alışkın olmadığı bir şeydi.

"Neyin var Arın? Şu iptal olan anlaşma mı canını sıkıyor?" diye aklına gelen en iyi ihtimale tutunmuştu fakat Arın'ın o anki tavrı, buna babası kadar kafa yormadığının göstergesiydi.

"Hangi anlaşma?" diye sorması Müjde'ye gereken cevabı vermişti aslında ama çabuk pes etmeye de niyetli değildi. Tek kaşını kaldırıp Arın'a manidar bir şekilde bakması oğlu için yeterliydi. "Ha o mu? Hayır hayır, yani evet anlaşmayı iptal ettik fakat bu çok da önemli değil. Bir iki güne kalmaz yeni bir şirketle anlaşmaya varırız."

İşler Müjde'nin umurunda değildi, hiçbir zaman da olmamıştı. Onun için bu hayatta değerli olan tek şey Arın'dı ve onun yüzüne değen her gölge, göğsüne saplanan kör bir bıçak gibi canını acıtıyordu.

"Ne peki? Boranlı ziyaretinde canını sıkan bir şey mi oldu yoksa?"

Arın, annesinin ısrarının asıl sebebini anladı. Ne olduğunu öğrenmeden rahat etmeyecekti. Derin bir nefes alıp yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirdi ve "Hayır, ne olabilir ki? Her şey harikaydı." diyerek onu biraz olsun rahatlatmak istedi.

"Bilmiyorum, kasabadan geldiğinden beri bir tuhafsın. Sadece sen değil baban da öyle. Ona da sordum fakat pek bir şey anlatmadı. Ben düşündüm ki..."

"Sen bunları düşünme anne, ben iyiyim... Gerçekten!" deyip annesinin alnına uzun bir öpücük kondurması Müjde için ufak bir teselliydi.

Arın, o günden beri babasıyla mümkün olduğunca karşı karşıya gelmemeye özen göstermişti fakat annesi işin içine girince bütün kararlılığı yerle bir olmuştu. Bugün burada, bu sofrada bulunmasının en büyük nedeni de yine annesiydi.

Müjde, uzun kirpiklerinin arasından masanın iki ucunda oturan eşine ve oğluna kaçamak bakışlar atarken masadaki bu ölüm sessizliğini ilk kimin bozacağının merakı içindeydi. İkisinden de henüz bir tepki yoktu ve bu durum Müjde'nin iyice canını sıkmaya başladı. Çatalıyla bıçağını kendisinden beklenmedik bir sertlikle masaya vurdu.

"Yeter, biri bu sessizliği bozacak mı artık?"

Arın, babasına baktı. Yine her zamanki asaletiyle karşısındaydı. Annesinin bu ani tepkisine karşılık yüzünde tek bir mimiğin bile oynamaması hayret vericiydi.

"Sabah sabah ne konuşmamızı bekliyorsun anne?" derken, asıl muhatabının babası olduğu açıktı.

Müjde, ellerini göğe doğru açıp biçimli dudaklarını nazikçe büktü.

"Bilmem, günlük rutin işlerinizden biraz bahsedin mesela... Planlarınızdan ya da ne bileyim işte, her aile gibi normal şeylerden..."

Vedat Bey hâlâ tepkisizdi. Sanki konunun bir diğer muhatabı kendisi değilmiş gibi alâkasız görünmeye çalışıyor, tabağına konan diyet kahvaltısını iştahla midesine yuvarlıyordu. Onun yerine yine sözü Arın devraldı.

BORANLI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin