"BÖLÜM XXI"

4.8K 581 380
                                    

Mimoza tüm geceyi yatakta bir o yana bir bu yana dönerek geçirdi. Korkut'un telefonundan sonra gözüne bir damla uyku girmemişti. Annesi daha eve girer girmez yüzünün renginden bir şeyler olduğunu anlamıştı. Bir iki yoklama çektikten sonra Mimoza durumu atölyedeki işlerin yoğunluğuna vurup geçiştirmişti. Onları atlatmak kolaydı lakin Dilem? Dilem onu daha ilk gördüğü anda tuhaf bir şeyler olduğunu anlayacaktı. En iyisi bir iki gün ondan kaçmak diye düşündü. Böylelikle bu sürede hem Mimoza ne yapacağına dair net bir karar verecek hem de Dilem'in daha yeni yeni başlayan ilişkisine boş yere gölge düşürmemiş olacaktı.

Telefonu eline alıp saate baktı. Saatin 8.00 olduğunu gördüğünde Dilem'in çoktan uyanmış olabileceğini tahmin edip hızlıca mesaj kısmına girdi.

"Dilem, ben bugün atölyeye gelemeyeceğim, üzerimde biraz kırıklık var. Dinlensem iyi olacak. İşleri bensiz hâlledin."

Mesajı yollar yollamaz telefonu kapatıp yataktan çıktı. Bu mesajla bugünü atlatmıştı, yarına Allah kerim diye düşünerek doğru banyoya koştu. Güzel bir duş alıp kendine geldikten sonra salim kafayla düşünüp ne yapacağına karar verecekti fakat daha sıcak suyu teninde hissedemeden düşünceler beynine hücum etmeye başladı.

 Mimoza, abisini iyi tanıyordu, tabii Dilem'i de... Her ikisinin de damarlarına basıldığı anda nasıl bir volkana dönüştüğüne defalarca şahit olmuştu.  Dilem'in Korkut'a öfkelenmesi için telefonda savurduğu tehditleri duymasına gerek yoktu. Sadece ona olan hislerini öğrenmesi bile Korkut'la arasına aşılmaz duvarlar örmesine yetecekti. Mimoza, Dilem'in böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceğinden adı gibi emindi. Bu yüzden de abisinin ona olan duygularını ilk hissettiği andan itibaren susmayı ve her şeyi zamana bırakmayı yeğlemişti. Olan Korkut'a olacak diye bunca zamandır hayıflanırken aslında Mimoza onda da bir kabahat görmemişti... Aralarındaki yakınlığın böyle bir sonla karşılık bulması çok da uzak bir ihtimal değildi. Bu yüzden de bu konuda ağabeysini hiç yadırgamamıştı, suskunluğunun tek sebebi belki zamanla duygularında bir değişim olur düşüncesinin tesellisiydi. 

Aşk işte böyle bir şeydi. Olmaz dediğini olduracak kadar kuvvetli ve karşı konulmaz bir histi. Dilem çok güzeldi, bakanı bir daha baktıran dupduru bir güzelliği vardı. Bir o kadar da zeki, güçlü ve sağlam bir karaktere sahipti. Mimoza bir gün bu güzelliği gerçek bir âşığın fark edeceğini biliyordu fakat o bir diye düşünürken iki kişinin birden olacağını hatta işlerin bu denli sarpa saracağını öngörememişti. 

Sıcak suyun mayhoşluğuna eklenen bu düşünceler genç kızın bedenini hallaç pamuğuna çevirmişken dışarıdan duyduğu sesler onu kendine getirdi. Suyu kapatıp seslere kulak kabarttığında duruma hâkim olabildi. Annesi bahçede biriyle konuşuyordu ve neşesine bakılırsa bu pek de yabancı biri değildi. Bu saatte geldiğine göre de bu Dilem'den başkası olamazdı. Korktuğu şey çok beklemeden başına gelmişti. Hızlıca durulanıp havlusunu alarak perdenin arkasına geçtiğinde şüphelerinde haklı olduğunu anladı.

"Sevim teyze kahvaltı için şimdilik bizi bekleme. Bizim Mimoza ile konuşacaklarımız var. Sonra da atölyeye geçeriz, malum işler bizi bekler," diye neşeyle şakıyan ses Dilem'e aitti.

"Oluu mu gızım öyle şey, atölye gaçmıyoo ya... İki lokma bir şey yeyin, öyle çıkıverin."

"Söyledim ya işlerimiz var, güzel teyzem. Başka zaman inşallah."

Dilem'in öpücüğünün sesi banyoya kadar ulaşmıştı. Mimoza panikle çamaşırlarını giyerken kendi kendine söylendi.

"Ah, Dilem! Mesajı görmedin de mi buralara kadar geldin? Ne yapacağım ben şimdi?" diyerek banyonun aynasına baktı. Yüzü gözü, uykusuzluktan ve geceden beri yaşadığı gerginlikten dolayı perişan bir hâldeydi. Eli ayağı da Dilem'in sesini duyduğundan beri daha beter titriyordu sanki.

BORANLI (Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon