"BÖLÜM XXII"

4.7K 494 405
                                    

"Bu dünyaya bırakacağım ufacık bir yalanım varsa o da bir gün seni sevmekten vazgeçeceğimdir!

Dilem...

Kışa dönmüş yüreğimin geç gelen baharı!!!"

Sabahın beşinde, kıra yaydıkları kurutmalıkları çiğ düşmeden toplama bahanesiyle evlerinden çıkan Mimoza ve Dilem, çarçabuk topladıkları kendi çiçek kurularını sırtlarına yüklenip komşu teyzelerin aralarından usulca sıvışmıştı. Bu kuru toplama işi normalde kadınlı kızlı kalabalıkla oturup kırlarda bir güzel kahvaltı ve birlikte türküler söyleyip şamataya eşlik etmekle sonlanıyordu fakat bu iki genç kızın o günkü bahaneleri bambaşkaydı.

"Deliyiz biz, gerçekten deliyiz..." diye kendi kendine söylenen Dilem'in yüzünü görmek için başını omuzuna doğru eğen Arın anlamayan gözlerle ona baktı.

"Neden? O da nereden çıktı?" diye sorduğunda, Dilem yaslandığı omuzda hafifçe kıpırdanıp Arın'a döndü.

"Nereden mi çıktı? Hâlimize baksana, sabahın köründe onca milleti aşağıda bırakıp buralara kadar geldik. Neymiş, güneşin doğuşunu izleyecekmişiz!"

Arın, Dilem'i kollarının arasına iyice sıkıştırıp şelaleden gelen serin suyun kokusunu içine çekti. "Değmedi mi sence? Buraları daha önce hiç bu saatte görmüş müydün?"

Dilem, Arın'ın kolunun altına biraz daha sokuldu. "Hayır, görmemiştim."

"Ben de senin sayende keşfettim... Aslında, sayende birçok şeyi keşfettim desem yeridir..."

Dilem'in bakışları çocuksu bir neşeye ev sahipliği etti. "Hımm, neleri mesela?"

"Imm, sanırım en çok özlemeyi... Bu aralar en yoğun hissettiğim duygu bu olmalı. Sen yokken seni andığımda hissettiğim tek şey, özlem!"

Dilem şirinliği elden bırakmadı. "Bu aralar özleyecek kadar ayrı kalmıyoruz ki? En son sinemada buluşmamızdan bu yana daha iki gün bile geçmedi..."

Arın'ın gözleri şelalenin üzerinde uzak bir noktaya daldı. Dilem'in söylediği şey son günlerde kendisine sıkça sorduğu bir soruydu aslında. Cevabını bulmaksa zor değildi. "Ben de durmadan kendime bunu soruyorum, Dilem. Ben nasıl oldu da bu hâle geldim? Sen bana ne yaptın böyle?"

Arın'ın sanki normal bir şeyden bahsedermiş gibi sarf ettiği bu sözler, Dilem'de aynı sakinlikle karşılık bulmadı. Tüyleri diken diken olurken kalbi ona inat bir çarpıntının esiriydi. Arın'ın kollarının arasından sıyrılıp ona doğru döndüğünde, yüzündeki şaşkın ifade Arın'ın dikkatinden kaçmadı.

"Niye öyle baktın?" diye sorarken gözleri Dilem'in yüzündeki bu değişimin sebeplerini arıyordu.

"Bilmem, sadece şaşırdım."

"Neden?"

"Bu söylediklerin... Sanki bir... Ne bileyim?" Dilem'in bir anda susması Arın'ı biraz daha cesaretlendirdi.

"Aşk itirafı gibi mi?"

Dilem'in başı yere eğildi çünkü o an aklında Mimoza'nın bir gün önce ona söyledikleri vardı. O gün her ne kadar rahat bir şekilde 'zamana bırakalım' dediyse de şu an aynı rahatlığı hissedemiyordu. Arın'ın ve kendisinin duygularının yoğunluğunun farkındaydı fakat sanki bir taraf bunu sesli dile getirirse bütün bu büyü bozulacakmış gibi bir hissiyatın içine girdi. Tedirginliğinin asıl sebebi de buydu.

Arın elini Dilem'in çenesine koyup hafifçe yukarı kaldırdı. "Korkuyorsun Dilem..." dedikten sonra gözleriyle buluştu. "Neden?"

Dilem içindekileri daha fazla gizleyemedi. Nefesini tutup birkaç saniye düşündükten sonra içini dökmeye karar verdi. "Sence de her şey çok hızlı gelişmedi mi?"

BORANLI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now