"BÖLÜM XV"

5.9K 510 237
                                    

"Mimoza, uyan! Hadi güzelim, aç artık gözlerini..." Yarı baygın bir şekilde gözlerini açan Mimoza başında toplanan kalabalığın arasında ilk önce dizine uzandığı Dilem'i gördü.

"Oh! Çok şükür, kendine geliyor!"

Dilem'in gülen yüzünü gören Mimoza, arkadaşına bir tepki vermek istedi fakat gözleri onu bu hâle düşüren kişiyi arıyordu. Poseidon! Heyecandan kendinden geçmeden önce dilinden dökülen son kelime buydu: "Poseidon!" Köprünün oraya geldiğinde onca kalabalığın içinde bir tek o dikkatini çekmişti. Dizlerine kadar suya batmış bedeni ve molozları taşırken ki güçlü duruşuyla tarihî romanlarda sıkça rastladığı, Yunan mitolojisinde "Denizlerin Tanrı'sı" olarak bildiği Poseidon'u çağrıştırmıştı. Belki bir rüyaydı belki de zihninin ona oynadığı bir oyun lakin o gördüğü her ne ise Mimoza'nın ıssız kalbine bir su damlası gibi ferahlığını salıvermişti. Bu duyguya sıkı sıkıya tutunan genç kız, başındaki kalabalığın arasında bakışlarıyla onu aradı. Bulması da çok sürmedi. Az önce işçilerin arasında gördüğü, yakışıklılığıyla neredeyse nefesini kesen adam işte oradaydı. O da tıpkı diğerleri gibi ellerini beline yaslamış meraklı gözlerle Mimoza'ya bakıyordu. Mimoza başında dikilen herkesi silip bir tek ona odaklandı. Uzun saçlarının kıvır kıvır buklelerinden damlayan sular, güneşin parıltısıyla buluşup elmas taneleri gibi yere düşüyordu. Mimoza, bir damlanın yüzünde son bulmasıyla gözlerini kırpıştırıp irkildi.

"Mimoza, iyi misin, ne olur bir şey söyle?" Dilem'in yakaran sesi Mimoza'yı içinde bulunduğu rüyadan uyandırmaya yetti.

"Poseidon!" diye mırıldanırken bakışları hâlâ aynı kişideydi.

"Ne? Ne dedin güzelim, iyi misin?" Dilem, Mimoza'yı biraz daha sarsıp onu kendine getirmeye çalıştı. Bu hareket, şaşkın gözlerle Sezer'e bakan Mimoza'yı toparlamaya yetti.

"Hı!" deyip gerçek hayata dair ilk tepkisini verdi ve bakışlarını etrafta gezdirdi. Kasabadan tanıdığı birkaç kişi, Arın Boranlı, Hasan Usta ve Poseidon başında toplanmış, endişeli gözlerle ona bakıyorlardı. Mimoza, içinde bulunduğu mitolojik serüvende uzunca bir süre daha oyalanmak istedi fakat Hasan Usta'nın sesi bu anın büyüsünü bozup onu gerçeklerle yüzleştirdi.

"Mimoza, eymin gızım. Bi' şeye ihtiyacın vaa mı?"

Mimoza, onu rüyasından uyandıran bu sözleri duymamayı yeğleyerek gözlerini kıstığında Hasan Usta'nın coşkusu daha da arttı.

"Eyidir eyi Bey'im, telaşeye gerek yok. Bizim Yavız'ın gızı bu. Bıldırcın gibidir, bi' şeycik olmaz ona."

Bıldırcın mı? Mimoza o an bu sözü duymamak için sağır olmaya bile razıydı. Yüzü sevimsiz bir ifadeyle buruşup gözlerini sıkıca kapatırken değişik bir ses duydu.

"Bıldırcın mı? Süpermiş ya!"

Ardından gelen kahkahanın kime ait olduğunun merakıyla gözlerini açtığında, Poseidon dediği adamın neredeyse yüzüne yapışacak kadar eğildiğini gördü.

"Hadi bakalım Bıldırcın, uyan artık da biz de işimize bakalım."

Mimoza bir kez daha gözlerini kapatmak ve bir daha açmamak istedi. Bu da neydi böyle? Hatta neydiden de öte, yaşamakta olduğu bu an gerçek miydi? Mimoza, şehla olmuş gözlerle yüzüne kadar sokulan bu güzelliğe bakarken burnunun ucuna bir el uzandı ve sülün gibi parmaklar birkaç kez şıkladı.

"Hey! Kendine gel artık Bıldırcın, bak herkes merakla seni bekliyor."

Mimoza'nın yılan gibi kısılan gözleri bu kez Sezer'eydi. Elinin tersiyle Sezer'in elini itip homurdandı. "Bıldırcın değil, Mimoza!" Sinirle doğrulmaya çalıştı. Dilem, onun bu ani hareketiyle paniğe kapıldı.

BORANLI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now