"BÖLÜM I"

15.8K 721 579
                                    

"Sade, yalın, dupduru bir aşk hikayesi"

"Uzağımda diye küçümsediklerim, tam kalbimin yanındalar

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

"Uzağımda diye küçümsediklerim, tam kalbimin yanındalar..."

                              %%%

Gözlerini kapattı ve içinden birden ona kadar saymaya başladı. Birinci tur bitti, başa sardı. Olmadı... Kadın susmuyordu. Üçüncü tura geçti, kadından hâlâ bir es molası gelmemişti. Uzun ve kuvvetli soluklar aldı. Dişleri birbirine değerken çenesindeki kaslar kabarıp yüzüne ekstra bir dolgunluk kattı. Susmuyordu, görünen o ki susmaya da niyeti yoktu.

Kafasını bir an, yalnızca bir saniye masanın üzerinden kaldırması, gördüğü manzaranın öfkesini tetiklemesine yetti. Bu sese bağışıklık kazanmıştı besbelli. Ardı ardına sıralanan kelimeler kulaklarında bir uğultu gibi çınlarken, gördüğü manzara kadının incecik dudaklarının son hızla açılıp kapanmasından ibaretti. Gözlerini kıstı. Bu görüntüsü kadına susması için belki bir tehdit olabilirdi. Olmadı. Kadının kocaman gözlüklerinin ardına sakladığı minicik gözleri de aynı tavırla kısıldı. Aralarında her daim süregelen o meşhur meydan savaşı yine baş göstermişti. Dudaklarını aralayıp, dişlerinin arasından tiz ve keskin bir nefes çekti. Kadın o an omuzlarını kaldırıp hafiften de olsa irkildi. Genç adamın bakışları kadının ellerine kaydı. Bedeni, içinde bulunduğu ruh hâlini pek açık etmese de elleri titriyordu. Yaşlılıktan mıydı yoksa şu an içinde bulunduğu ruh hâlinden mi, adam o an bunun ayrımına varacak durumda değildi. Niye sorguluyordu ki şimdi bunu? Ne gerek vardı? Hangi ihtimal olursa olsun, nasılsa bu onun sinir bozuculuğunu hafifletmiyordu.

Yaklaşık on beş dakikadır bu kadına laf anlatmaya çalışıyordu. Anlamak bu kadar zor muydu ya da bu kadın, onun sabrının sınırlarını zorlamak için numune olarak yaratılmıştı?

Ah, baba!

İçindeki bu yakınmayı artık ezberlemişti. İstemsiz, alelade, olağan bir şeymiş gibi süzülüveriyordu zihninden. Bir daha, bir daha derken, biriken öfkesini sinir uçlarına nakledip tekrar kadına odaklandı.

Kadın hâlâ bir şeyler anlatıyordu. Burun deliklerini yırtarcasına derin bir nefes aldı. Dirseklerini masaya koyup, yumruk yaptığı ellerini dudaklarında birleştirdi. Hayır hayır bunu yapamazdı. Yumruklarını gevşetti, dişlerini sıktı, nefesini hızlandırarak sakinleşmeye çalıştı ve ellerini dudaklarından çekip kadının o sevimsiz yüzüne bakmamaya gayret ederek söze girdi.

"İstemiyorum dedim Fahriye Hanım, neden anlamak istemiyorsunuz?" Gözleri kapalı olduğu için göremese de kısa süreli oluşan sessizlikten nihayet kadını sindirebildiğini anladı. Belki de artık gitmişti. Tam umutla gözlerini açacaktı ki...

"İyi de Arın Bey, babanız..."

Kadının sesini duymasıyla gözlerini bu kez daha sıkı kapattı. Sakin görünmek için son bir çaba harcadı lakin bu artık mümkün değildi.

BORANLI (Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon