"BÖLÜM XXIII"

4.5K 371 265
                                    

O gün eve gelir gelmez Mimoza'nın ilk işi abisini aramak oldu. Telefonun kapalı olmasına ilk anda şaşırmadı. Askere gittiğinden beri böyle durumlarla sık sık karşılaşıyorlardı. Cep telefonundan ümidi kestikten sonra, Korkut'a ulaşacağı bir diğer numarayı aradı. Santraldeki askerden Korkut'un sınır karakoluna birkaç günlük göreve gittiğini öğrenince kafasındaki şüpheleri iyice arttı. Odasından çıkıp annesine sormayı düşündü çünkü Korkut bu görevlere giderken telefonunun orada çekmeme ihtimaline karşı mutlaka ailesini bilgilendirirdi.

Evin içinde birkaç kez "Anne!" diye seslendikten sonra arka bahçeden gelen tıkırtılara kulak kabarttı. Dışarı çıkıp bir kez daha "Anne!" dediğinde, Sevim Hanım kömürlüğün ahşap kapısından kafasını uzattı.

"Ne vaa gızım, deli goyun gibi ne bağırıpdurun?"

Mimoza annesinin bu azarını duymazdan gelip direkt konuya girdi. "Anne, abim bu ara seni hiç aradı mı?"

Annesi toza bulanmış ellerini birkaç kez çırpıp şalvarına sildikten sonra endişeli gözlerle kızına baktı. "Yo, ne diye arıyacaktı ki? Yoksa bi' şey mi duydun?"

Mimoza kadıncağızın yüreğine düşen korkuyu hemen anladı. Bu ani girişine duyduğu pişmanlığı def etmek için derin bir nefes aldıktan sonra tekrar annesine döndü.

"Telaş etme anne bir şey yok. Az önce birliği aradım da göreve gittiğini söylediler. Böyle ansızın gitmezdi. Bu aralar konuştunuz mu hiç, sana bir şey söyledi mi?"

Sevim, içine doğan ferahlamayla derin bir oh çekti. "Ben de bi' şey oldu sandımdı be gızım. Aklımı aldın, eyi mi?" Yavrusu askerde olan her annenin yaşadığı sıkıntılardı bunlar ve kadıncağız ne kadar zaman geçerse geçsin bir türlü buna alışamıyordu. "Geçenlerde dediydi, teskereden önce belki son bi' göreve gidiveririm deyi... Gönüllü gidiveecekti bi' de... Teskerene şunun şurasında ne galdı,  yapma didim, etme didim ama dimek ki dinletememişim. Bu aralaa, ne oldu bu çocuğa birdenbire bi' anlasam?"

Kelimeler Mimoza'nın dudaklarının arasında kaldı. "Ne olduğu belli anne!" dedi ama neyse ki annesi bunu duymadı.

Sevim, tam işine dönmek üzere geri çekilmişti ki bir an durdu. "Hem ne bu telaş? Sen durup duruuken ne diye abini arayıpdurun?"

Mimoza bunun sebebini elbette ki annesine söylemeyecekti. İşler bu kadar belirsizken bunu birilerine dillendirmek, bulanık suyu daha da karıştırmaktan başka bir şey değildi. "Yok bir şey..." dedi, bakışlarını annesinden kaçırıp düşüncelere dalarken. "Ben bunu öğrenmenin başka bir yolunu daha biliyorum nasılsa." diyerek bahçenin ön tarafına doğru ilerledi.

Arkasından, "Ne mırıldanıp duruyon gene? Ne oldu şinci, bana da deyiveesene?" diye bağıran annesine bir açıklama yapmadan bu evden çıkamayacağını biliyordu.

Telaşsız görünmeye çalışarak ona doğru seslendi. "Benim ufak bir işim var anne, hemen dönerim tamam mı?" diyerek telefona sarıldı. Aradığı kişiye, "Benim, Mimoza... Buralardaysan kasabanın çıkışındaki durakta buluşalım mı?" dedikten sonra, yarım yamalak duyduğu olumlu cevabın ardından yola koyuldu.

                       %%%

Mimoza, buluşma yerinde beklerken etrafta kimseciklerin olmamasına şükretti. Zira birazdan yapacağı konuşmaya dair hissettiği heyecan ve stres şimdiden onu bunaltmaya yetmişken bir de tanıdık birilerini görüp onlarla hasbıhal etmeye hiç hâli yoktu. Çok geçmeden beklediği araba yolda belirince Mimoza rahat bir nefes aldı fakat aynı rahatlık arabadan aceleyle inen Murat'ın yüzünde yoktu.

"Hayırdır Mimoza, böyle apar topar neden çağırdın beni?"

Mimoza kısa bir süre Murat'ın tavırlarını izledi. Telaşlı görünüyordu fakat bu pek de Mimoza'nın beklediği cinsten değil gibiydi. Üstünü başını yokladı. Orada da tahminlerini doğrulayacak bir işaret göremeyince direkt konuya girmeyi uygun gördü.

BORANLI (Tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang