"BÖLÜM XVII"

5.4K 488 289
                                    

"Bu köprü işi seni bayağı bir sardı, Arın? Maşallah İstanbul'daki işleri umursamaz oldun."

"Saçmalama! Umursamadığımı da nereden çıkardın? Daha bu sabah evden çıkmadan Fahriye Hanım'la görüşmedim mi? Her şey yolundaymış işte. Birkaç gün daha bensiz kalsa şirket batmaz korkma."

"Birkaç gün mü? Benim korkum şirketin batması filan değil de geçen gün Dilem'le olanlardan sonra buradaki süremizin uzamasından korkuyorum."

"Yine saçmalıyorsun, Dilem'le bir şey olduğu yok, hem olsa ne olurmuş?"

"Bir şey olmaz tabii ki de..." Sezer'in yola doğru kayan gözleri yine kafasında bir şeyleri oturtamadığının göstergesiydi. Arın ne zaman onu bu şekilde görse hep içine bir kuşku düşerdi ve sonunda da haklı çıkan Sezer olurdu. Yine o bilindik huzursuzluğu yaşamanın verdiği hissiyatla gerilerek Sezer'e döndü.

"Merak etme buradaki süremizi hiçbir şey etkilemeyecek," diyerek onu ve kendisini rahatlatmayı umdu. Sezer'in pek de ikna olmadığı Arın'a çevirdiği kuşkucu bakışlarından okunuyordu.

"Öyle mi dersin? Bana pek öyle gelmedi de..."

"Ne demek o?"

"Ne bileyim? Siz böyle kaplumbağa hızıyla ilerlerseniz seneye anca bu işi resmiyete dökermişsiniz gibi geliyor bana da ondan."

"Ne yapayım? Sen söyle ne yapayım? Gidip bir anda kızın boynuna atılamam ya. Hem daha ondan net bir hareket de görmedim. Piknikte olur sanmıştım onu da sen bozdun."

Sezer, tek elini direksiyona vurup alaycı bir ifadeyle güldü. "Hah! Kabahatli yine ben mi oldum şimdi?"

"Değil misin?"

"Ne yaptım bir anlasam?"

"Sorun da bu ya işte bir şey yapmadın."

"Ha, ya da dur şöyle sorayım; ne yapmadım mesela?"

"Tamam, bunu sen istedin..." Arın, yana doğru dönüp Sezer'e baktı. "İki gündür söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum ama artık tutamayacağım."

"Ee, tutma bakalım neymiş derdin?"

"Sen bana o gün, sana gelen telefondan sonra Mimoza'nın bir anda celallendiğini söylemedin mi?"

"Söyledim, ne olmuş?"

"Hâlâ anlamıyor musun, kas kafalı? Belli ki bu kız sana ilgi duyuyor ve sen o gün, o telefonu açıp Gözde ile gevrek gevrek sohbet edince, kız bunu yanlış anladı ve bozuldu..."

"Neden?"

Arın birkaç saniyeyi susup, Sezer'e dik dik bakarak geçirdi. "Sen ciddi misin, yoksa benimle kafa mı buluyorsun?"

"Hangi konuda?"

Sezer'in bu aymazlığı Arın'ı daha da sinirlendirdi. Gözlerini hiddetle büyütüp Sezer'in yüzüne doğru hırladı.

"Bu... Bu konuda... Ya sen cidden az önce söylediğim şeyi anlamadın mı yoksa salağa yatıp beni çileden çıkarmaya mı çalışıyorsun?"

Sezer ani bir manevrayla arabayı toprak yolda kaydırıp sağa park edince, Arın öne doğru yalpalamaktan son anda kurtuldu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir anda kendisine doğru dönen Sezer'in keskin bakışlarıyla karşılaştı.

"Ne istiyorsun he? Ne olmasını istiyorsun?" 

Arın'ın yosun yeşili gözleri koyulaşıp derin anlamlara mesken oldu.

"Ne demek bu?"

"Ne yapalım yani? Sen Dilem'le ben Mimoza'yla birlikte olup dörtlü takılalım, bunu mu istiyorsun? Kız benden hoşlanmışmış, ee? Gezdik, tozduk, eğlendik ya sonrası?"

BORANLI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now