Bölüm-13

1.7K 69 0
                                    

Beste'den devam

Multi Tugay

Birinin beni dürtmesiyle korkup irkildim ve beni dürten kişiye baktım benim yaşlarımda bi çocuk bana bakıyordu "iyi misin?" diye sordu bende hızla kafamı sallayıp "iyiyim" dedim. İnanmayan gözlerle bana baktı "burdan hiç öyle durmuyor ama" Çocuğa daha dikkatli baktığımda bizim okuldaki Tugay olduğunu anladım.

Tugay bizim sınıftan bir çocuktu. Aslında onunla samimi değildik sadece okula geldiğimiz ilk gün hoşgeldine gelmişti yanımıza öyle tanışmıştık. Kahverengi uzun saçları, kahverengi gözleri, küçük kalkık burnu ve dolgun pembe dudaklarıyla gayet tatlı bi çocuktu aslında. "İyiyim ben" dedim etrafa baktığımda havanın karardığını gördüm

Tugay yine inanmayan gözlerle bana baktı. "Hadi gel evine bırakayım seni, buralar bu saatte tekin olmaz başına bir iş gelir" diyip gülümsedi.

Aslında haklıydı bu saatte tekin değil buralar ama ona da zahmet veremem şimdi, kendim giderim. "Yok, gerek yok hemen şurada zaten evim" diye yalan uydurdum. Umarım inanır ya. "Tamam olsun hadi" diyip oturduğum salıncaktan kaldırdı.

Tam kalkıyordum başımın dönmesi, gözümün kararmasıyla düşüyordum ki, belimi kavrayıp tutmasıyla düşmekten kurtuldum.

Yavaşça gözümü aralamamla Tugay korkulu gözler ve çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Şuan onun iki eli belimde, benim ellerim onun kollarında, yüzlerimiz çok yakın bir şekilde birbirimize bakıyorduk. Ben kendimi toparlayıp "şey tuttuğun için teşekkür ederim" dedim.

Of şu lanet olası şey kelimesi yine girdi oraya, rezil oldum ya. O da gülüp "şey önemli değil" belimden ellerini çekti ve devam etti "iyi olduğun belli oluyo hadi yürü gidiyoruz Beste" dedi ve bileğimden tutarak beni sürüklemeye başladı.

Bir arabanın önünde durduğumuzda "ya Tugay yürüsek olur mu? Hava almak istiyorum" dedim ve ümitli gözlerle Tugay'a bakmaya başladım. "Yürü sulu göz" dedi.

Ne sulu göz mü? Gözlü su mu? Bana mı demişti onu? Öyle dona kaldığımda Tugay arasına dönüp "ne duruyosun yürümek isteyen sen değil miydin? Yürüsene sulu göz" diye emir verdi.

Olduğum yerde irkilip yürümeye başladım. Hızlı hızlı yanına yaklaştığımda beraber yürümeye başladık.

İkimizde sessizce yürüyorduk. Üzerimde sadece hırka olduğu için üşümeye başladım. Okul formam çok inceydi ya of. Ellerimi kollarıma sarıp ısınmaya çalıştım. Bu hareketim Tugay'ın ilgisini çekmiş olucak ki bana baktı. Rüzgarın dağıttığı kahve uzun saçlarını elleriyle düzeltip üzerindeki siyah ceketini çıkartıp omuzlarıma koydu.

Onun içinde kısa kollu lakosunu görünce ceketi omuzlarımdan çıkartıp ona uzattım "sağol ama gerek yok. Sen kısa kollusun üşürsün sen giy. Benim yüzümden hasta olma bide" dedim ince ve titrek çıkan sesimle.

Allah kahretsin sesim bile titriyordu soğuktan. Umarım anlamamıştır diye umut ettim. Tugay bana bakıp "sesin bile titriyo soğuktan giy şunu üstüne, beni düşünme ben kolay kolay üşümem" sesi itiraz kabul etmez gibiydi. Bende kafamı 'tamam' anlamında sallayıp ceketini giydim. Of sıcacıktı ısınırdım şimdi.

Sesiz geçen yolculuğumuzun ardından yarım saat sonra evime gelebilmiştim. Tugay'a dönüp "evime bıraktığın, beni yanlız bırakmadığın için teşekkür ederim" dedim.

O ise "baya da şuradaymış evin ya, çok yakınmış" dedi kızgınlık belirten sesiyle. Uzatmayıp "neyse iyi geceler görüşürüz, bugün de aramızda kalırsa sevinirim. Bizimkilerin bilmesini istemiyorum ağladığımı" dedim o da kafasını salladı.

Zoraki Sevgilim (TAMAMLANDI)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang