23. Bölüm

12.5K 489 52
                                    

Savaş'ın yanından ayrılıp hızla ormanın içine girdim.

Nereye gittiğimi bilmiyordum, daha doğrusu eve tam olarak nereden gidildiğini.

Rastgele ağaçların arasında dolaşıyordum. Keşke tek başıma yola çıkmasaydım.

Çalıların arasında zar zor ilerlemeye çalışıyordum. Ama görebildiğim yer ev değil, yeşil ağaçlar ve kahverengi çalılardı.

İlerleyen saatlerde hava kararmaya başlamıştı. Ama benim elimde ne bir fener, ne de telefon vardı.

Şu anda gerçekten korkmaya başlamıştım. Ya olduğum yerde dönüyordum, ya da gerçekten kaybolmuştum. Artık bağırmanın vakti geldi de geçiyordu bile.

"Kimse yok mu!!!"

"Deniiz! Rüzgar!"

Duyabildiğim tek ses kendi sesimin yankılanmasıydı. Gerçekten korkmuştum.

Savaş'tan

"Nereye gitti bu! Çıldıracağım ya!" diyerek evde dört dönüyordum.

"Abi sakin ol. Tartıştık dedin, belki yalnız kalmak istemiştir."

"Saat kaç oldu Rüzgar. Telefon da yok yanında. Hava karardı!"

"Tamam o zaman gidip ormanda arayalım."

"Tamam yürü."

Alya'dan

"Kimse yok mu!"

Belkide bir saate kadar ormanda bağırıyordum. Ama duyabildiğim tek ses güçlü kalp atışımdı.

Hava iyice kararmıştı. Ay ışığı sayesinde önümü görebiliyordum. Ama daha fazla bu şekilde ilerleyemezdim. Bir yerimi sakatlayabilirdim.

O yüzden daha fazla ilerlemek istemedim ve ağaca çıkmak istedim. En azından kendimi herhangi bir hayvandan koruyabilirdim.

Yavaş yavaş ağaca çıktım ve oturdum. Ne yapacaktım şimdi?

Keşke Savaş'ın yanından ayrılmasaydım. Belki de şu anda evde olurdum.

Acıkmış ve üşümüştüm. Bahar daha yeni geliyordu ve ben ince bir kapüşonlu hırkayla gerçekten üşüyordum.

Birden ormanın ilerisinde beyaz bir ışık belirdi. Sanırım el feneriydi, bir sağa bir sola hareket ediyordu.

"Alya!" Savaş'ın sesini duymamla içime bir su serpildi. Ona kızgındım ama şu an yapacak başka bir şey yoktu.

Denize düşen yılana sarılırmış.

"Savaş!" diye bağırdım. El fenerinin ışığı durdu.

"Alya! Nerdesin!"

"Sesime doğru gel! Ağaca çıktım!"

Aşağı doğru baktım. Hem çok yüksekti, hem de karanlık olduğu için aşağı inemiyordum.

El fenerine baktığımda ışık gittikçe büyüyordu. Savaş yaklaşıyordu demek ki.

"Alya! Ses ver!"

"Savaş! Burdayım! İnemiyorum!"

"Hangi ağaçtasın kızım?"

Ağacını dallarını tutup sallamaya başladım. Şu anda Savaş'ı göremiyordum.

Nihayet Savaş'ı gördüğümde yüzümdeki tebessüme engel olamadım.

O da beni gördü ve ağacın dibine geldi.

VAVEYLA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now