Bl|4

3.9K 317 213
                                    

İyi okumalar 💜💜

MIN Y O O N G I

Derin bir nefesin ardından göğsümde birleştirdiğim kollarımı çözerek yerimden kalktım. Bu saçmalığı daha fazla dinlemek istemiyordum. Bay Choi eğer ameliyatta bu yöntemi kullanırsa daha hastayı kapatamadan onu kaybetmiş olacaktı. Ama ona kalırsa bu dahiyane yöntemi uygulamalı ve kahraman olmalıydı. Kıskanmakla alakası yok, kesinlikle kıskanmıyorum hatta umurumda bile değil ama bizim görevimiz insanları kurtarmak, meslektaşlarıma hava atacağım diye hastayı masada bırakmak değil.

Üzerimdeki aptal ve meraklı bakışlara aldırmadan arkamı döndüm ve toplantı odasından çıktım. Bu saçmalığı dinlemek yerine yapacağım daha önemli işlerim vardı. Laboratuvarın önünden geçerken içeriden beni fark eden V hızla oradan çıkıp peşime takıldığında konuşması için beklerken ellerimi önlüğümün ceplerine yerleştirerek yürümeye devam ettim.

"hasta 217'nin sonuçları çıktı mı?" bir kaç mırıltıyla onaylarken elindeki dosyadan bahsettiğim hastanın sonuçlarını buldu. Hastalara isimleriyle seslenmezdim. İsim ezberleme gereği duymadığım için onlara yatak numaraları ya da oda numaralarıyla seslenirdim. Kafamın içinde yeterince mesleksel terim varken birde isim ezberlemekle uğraşamazdım.

"kan değerleri, tansiyonu..." saydıklarını üstünkörü bir şekilde dinlerken arada bir kafamı salladım.

"O halde yarın sabah ameliyata alalım. Yakınlarına haber ver." bu sefer o kafasıyla onaylarken birlikte asansöre bindik. Yanımda dikilirken arada bir gözlerini benim üzerimde gezdiriyor sonra tekrar önüne dönüyordu. Söyleyecek bir şeyi vardı. Askeri doktorluk yaptığım süre zarfında pek çok şey kapmıştım. Ki öyle olmasa bile bir şey söyleyeceği çok açıktı.

"Söyle V." kafamı ona çevirerek gözlerine baktım. Bir gözü çift göz kapağına sahipken diğeri öyle değildi. Doğuştan olduğu belliydi.

"Efendim, size teşekkür etmek için bir şeyler yapmak istiyorum." asansörün kapıları açıldığında koridora adımımı atarak yürümeye başladım.

"O zaman sıkı çalışmaya devam et." adımlarını benimkilere tuttururken odamın bulunduğu köşeyi döndük.

"Ama efendim..." bakışlarımı tekrar ona çevirip sert ifademi kullanırken yavaşça kafasını sallayarak dudaklarını birbirine bastırdı. İyi bir çocuktu, benim aksime pozitif bir aurası vardı ve becerikliydi de. Odama girerken peşimden gelmeye devam etmişti. Odaya girdiğim anda üzerimdeki önlüğü çıkardım ve altındaki gömleği düzelterek askıdaki deri ceketi üzerime geçirdim. Sakince beni izlerken üzerimdeki ceketi düzelttim ve masamın üzerindeki bir kaç eşyamı ve doktor kimliğimi alarak cebime attım. Odadan çıkmak için adımlarken Taehyung yine yanımdaydı.

"Nöbetten önce dinlen, acil yorucudur." kafasıyla onaylarken adımlarımı biraz daha hızlandırdım ve bu sefer asansöre tek bindim.

Asansör otoparkta durduğunda bakışlarımı etrafta dolaştırarak güzel kızımı aradım. Bazı günler araba kullanmak yerine motoru tercih ediyordum. Bugünde onlardan biriydi. Motorumu gördüğüm yere doğru adımlarken bu gece uyuyup uyuyamayacağımı düşünüyordum.

Motoruma binip gürültülü bir şekilde çalıştırırken kızımla gurur duyarak kaskı kafama yerleştirdim ve hızlı bir manevrayla park ettiğim yerden ayrılarak otoparktan çıktım.

¬¬¬¬¬¬¬¬

Jia beni her zamanki gülümsemesiyle karşılarken kaskımı masasına bıraktım.

"Bay Kim sizi bekliyor efendim." onaylayarak adımlarımı odaya yönlendirdim. Kapıyı çalma gereği duymadan açarken Jin önündeki dosyalara eğilmiş parmakları arasında dönüp duran kalemle işine odaklanmış görünüyordu. Dikkatini dağıtmamak için seslenmeden içeri girdim ve kapıyı kapatıp her zamanki rahat koltuklarına kendimi bıraktım.

"Neden Üniversitede değilsin? " kafasını kaldırmadan yanıtladı. Lanet işkolik.

" önemli seanslarımla çakıştığı için saatleri değiştirdim." yavaşça kafamı sallayarak onayladım. Bir süre ikimizde sessizce oturduk

"Neden hastanede değilsin?" tamamını dinlemeden bırakıp çıktığım toplantıyı hatırladığımda yüzümü buruşturmamak için çok zor durdum.

"Saçma bir toplantı vardı." bu sefer o yavaşça kafasını salladı ve ikimiz yine susma işine geri döndük.

Aradan sessiz bir beş dakika geçtiğinde Jin işi bitmiş bir şekilde kafasını dosyalardan kaldırdı ve hiç eksik olmayan enerji ve coşkusuyla bana döndü.

" Şimdi harici ziyaretine gelelim Min Yoongi. Asıl görüşmemize daha 4 gün var." omuz silkerken odanın sıcaklığı yüzünden beni boğan deri ceketimi çıkarmaya başladım.

"Kabuslarım arttı. Yeme bozukluğum hala aynı. Uyuyamıyorum..." ben devam edecekken beni bölerek kendi devam etti.

"Kabuslar, yeme bozukluğu uykusuzluk... Depresyon atakları geçiriyor musun?" bilmediğimi belirtircesine omuz silkerken kafamı yana yatırdım.

"Pekala, huysuzluk ve aşırı gerginlik?" alaycı bakışlarımı yüzüne dikerken dudağımın tek kenarını yukarı kıvırdım.

"Adamım, huysuzluk ve aşırı gerginlik diyorsun. Bu benim mizacım." yüzüne yakışan kemik gözlüklerini biraz daha yukarı iterken bekledim.

"Yoongi, senin sekse ihtiyacın var." kaşlarımı yukarı kaldırdım. Ne biçim bir doktoru bu böyle?! Psikolog dediğin yardımcı olurdu seni sekse teşvik etmezdi.

"Hayır sekse ihtiyacım yok. Başka öneri?" yüzündeki ifadeyi çözmeme izin vermede konuşmaya devam etti.

"Bir kere dediğimi yap. Ne huysuz ne gergin olacaksın hatta pamuk gibi olacağını düşünüyorum. Belki biriyle birlikte uyumak sana iyi bile gelebilir. Kabusların, yanında birinin olduğu düşüncesiyle daha aza indirgenir. Gizli bir güvenme duygusunu ortaya çıkaracaktır. " bu söylediği beni gülümsetirken dirseklerimi dizlerime yasladım ve ona doğru biraz eğildim.

" birincisi sekse ihtiyacım yok. İkincisi seks yaptığım biriyle uyumam. " sesli bir şekilde isyan ederken elindeki ağır dolma kalemi bana fırlatmamasını umarak ukala gülümsemelerimden birini takındım ve arkama yasladım.

"yeme bozukluğun için..."

¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬

KIM N A M J O O N

Otoparkta kendi arabama doğru adımlarken yüksek sesiyle otoparka giriş yapan motora kısa bir bakış attım. Arabamın kilidini açarak ilerlemeye devam ederken motorun sahibi motordan indi ve kaskını çıkarttı. Gördüğüm kişi saçlarını düzelten Yoongi'ydi. Yüzüme yayılan hafif gülümsemeyle ona seslendim. Hastanede işim yeni bitmişti.

"Hey, Yoongi!" kafasını bana çevirdi ve saçlarını düzeltmeye devam ederken elini kaldırarak hafifçe selam verdi. Toplantı da yaptığı davranış aklıma gelirken kafamı iki yana salladım. Bu adam sıradışıydı. Kimsenin sınırlarını umursamadan o sınırlara girip çıkıyor, istediği gibi davranıyordu.

"Acaba yemek ye--" henüz cümlemi bile bitirmemişken kaskını motorun üzerine bıraktı ve asansöre adımlayarak yanımdan geçerken yüzüme bile bakmadan konuştu.

"Aç değilim." asansörün kapılarının açılıp kapandığını belli eden o ince zil sesini duyduğumda arabama binmiştim. Onun bu dengesiz hallerini nasıl anlayabileceğimi bilmeden arabayı çalıştırdım ve otoparktan çıktım.

İyi bir akşam geçirmek için kendime vakit ayıracaktım.

Doc. |NamGiWhere stories live. Discover now