Bl|13

3K 272 64
                                    

Şimdi diyeceksiniz bu yazar ne yapıyor, delirdi mi?? Hayır delirmedi. Sadece ilham geldi yazdım mfkfk bir daha bölüm ne zaman gelir bilemediğimden hemen bitirir bitirmez attım, içime sinmedi haberiniz olsun.

İyi okumalar 💜💜

KIM TAEHYUNG

Hastanenin kafeteryasında oturmuş birazcık dinlenmek için ara vermişken masama oturan Jungkook'un buna izin vereceğini pek sanmıyordum.

"Seni Instagramda aradım ama bulamadım." neşeli ses tonuna eşlik eden tavşan dişleriyle yanakları sıkılası görünüyordu ama kendimi kontrol etmekte başarılı olduğum için ifadesizliğimi korudum.

"Aslında kullanıyorum ama çokta aktif değilim." kalan kekimi tamamen ağzıma tıkmıştım hemen ardından.

"Olsun yinede takipleşelim." yanıtımı beklemeden cebinden telefonunu çıkarmış ve uygulamayı açarak ekranı bana doğru çevirmişti. Zaten aktif kullanmadığım için umursamadan kullanıcı adımı yazmış ve ona geri uzatmıştım telefonu.

"Peki ya numaranı kayd--" bakışlarımı sert bir şekilde yüzüne dikerken hemen susmuş ve yüzündeki aptal gülümsemeyle hemen bana istek atmıştı. Telefonum önlüğümğn cebinde gelen bildirimle öttüğünde telefonunu kenara bırakarak dirseklerini masaya yaslayarak hafifçe öne eğilmişti.

"Hadi şimdi sende beni takip et." göz devirerek oturduğum sandalyeden kalktım ve elimdeki çöpü küçücük yaparken yürümeye başladım. Jungkook da hemen kalkıp hızlıca bana yetiştiğinde bu baş belasının nereden çıktığını bilmiyordum.

"öğlen birlikte yemek yemeye ne dersin? Kendi katındaki asistanları pek sevmediğini biliyoruuum!" son heceyi uzatırken elimdeki paketi çöpe atmış ve adımlarımı hızlandırmıştım ama Jungkook'un adımlarıda benimki kadar büyüktü ve bu ona engel olmadan bana yetişmişti.

"Neden kaçıyorsun? Ah yoksa prensiplerin mi var?" üst üste gelen sorularıyla patlamama az kaldığını hissederken tek istediğim azıcıkta olsa dinlenmekti. "kisinlikli histinidin birisiyli tikilmim..." sesini incelterek konuştuğunda gülmemek adına dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Tam bir aptaldı.

"Birincisi beni katımda ne işin var? İkincisi çok konuşuyorsun ve üçüncü olarak sinirlerimi bozuyorsun." her sayışımda bir parmağımı kaldırmıştım. Beni dikkatle dinledikten sonra hemen dudaklarını birbirine bastırmış ve hayali bir fermuar çekmişti.

"Peki beni takip edecek misin?" gözlerini kocaman açarak tavşan ifadesiyle yönelttiği masum soru karşısında sadece derin bir nefes vermekle yetindim.

¦¦¦¦

MIN YOONGI

Namjoon'un beni öpmesinin ardından bir gün geçmişti ve ben ne yapacağımı bilemeyerek tüm geceyi uykusuz geçirmiştim. Zaten berbat olan uyku düzenim dahada beter olmuştu. Sabah aynadaki yüzümü gördüğümde kesinlikle makyaj yapmam gerektiğine karar vermiştim.

Duştan sonra tamda planladığım gibi koyu göz halkalarımı kapatmış ve saçlarımın alnıma düşmesini sağlamıştım. Yine aynı güne başladığıma dair kendimi telkin etmiştim yol boyunca. Hastaneye girdiğimde ise aynı ifadesizliğimi takınarak odama kadar başarıyla gelmiştim. Yeni kapattığım kapıya yaslanıp derin bir nefes almış ardından masama ilerlemiştim.

Üzerime önlüğümü geçirip masama oturduğumda bugünkü programı kontrol etmek ilk işim olmuştu.

Gün içinde iki tane ameliyatım vardı. İki ameliyat arasında görmem gereken bir kaç hastanın dışında bugün erken çıkabilirdim. Yani bu demekti ki... Gün içerisinde yeterince meşgul olursam Namjoondan kaçabilirdim.

Alt dudağıma dişlerimi geçirirken dünden beri aklımdan çıkmayan sahneyi zihnimden kovmak için kafamı iki yana salladım ve kendimi işime odaklamaya çalıştım.

KIM NAMJOON

Ameliyathanenin önünden geçerken gözüme takılan çizelgeyle bir kaç geri adım atarak büyük tablonun önünde durdum. Ameliyatları kontrol ederken Yoongi'nin adına iki kere rastlamıştım. Onun hastaları benimkilerden bir bakıma daha ayrıydı. Çünkü üzerinde uzman olduğu bir çok alan olduğunu anlamıştım. Ve insanlar onun imkansıza inanmadığını biliyordu. Günümüzde, şimdiye kadar kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir çok operasyonu gerçekleştirmişti. Biraz araştırma yaptığım için bunları biliyordum. Yoluma devam ederken Yoongi üzerinde düşünmeye devam etmiştim.

Dün onu öpmüştüm. Eğer istese beni itebileceğini biliyordum. Benden minik olan bedenine rağmen gayet büyük bir güce sahipti ama istememişti. Beni ittirmemiş aksine hayal gibi gelen bir şekilde bana karşılık vermişti.

Bu sabah onu henüz görmemiştim. Biraz zaman tanımam gerektiği konusunda iç sesimle hemfikirdik. Bu yüzden onu bu sabah rahat bırakmıştım. Yinede onu görmek için can atıyordum. Nasıl olacaktı? Yine aynı şekilde mi davranmayı seçecekti? Yoksa koca bir duvar mı örecekti? İkinci seçeneğin olmamasına dair kendimce bir şeyler mırıldanırken asansöre binmiştim.

Adımlarımı yerde tuttuğum için önüme bakmamıştım bu yüzden asansörde bir başka kişinin olduğunu sonra farketmiştim. Bu kişinin Yoongi olması ise Tanrıdan bir işaret olmalıydı. Gülümseyerek yüzüne baktığımda o da belli belirsiz bir şekilde gülümsemişti. Bunu anlayacak kadar çok izlemiştim onu.

"Günaydın."

"Günaydın." ikimizide aynı anda konuştuğumuzda birbirimize bakıp daha geniş bir şekilde gülümsemiştik. Sonra tekrar konuşmak için ağzımı açtığımda o da aynısını yapmıştı. Asansör hızla aşağı inerken konuşmak için yeterince vakit olmadığına kanaat getirerek asansörü durdurdum. Kaşlarını yukarı kaldırıp o sorgulayan bakışlarıyla yüzüme baktığında onu kollarımın arasına almak için yanıp tutuşuyordum.

"Dünkü öpüşmemiz..." devam etmeden önce bir süre durakladığımda kollarını göğsünde birleştirmiş ve bedenini asansörün duvarına yarım bir şekilde yaslamıştı.

"Pişman olduğunu mu söyleyeceksin?" iğneleyici ses tonuna karşı kafamı iki yana sallarken gülümsemiştim.

"Tabiki hayır. Her bir anından eminim. Hatta tekrarlamayı çok isterim." bu sefer daha yamuk bir şekilde gülmeyi tercih ederken bakışları biraz daha yumuşamıştı.

"Ama benden kaçmandan korkuyorum." net bir şekilde korkumu söylediğimde derin bir nefes vermiş ve üzerimden kalkan yükle rahatlamıştım. Bir şeyler mırıldandığını duysamda anlayamamıştım. Birazdan sistem asansörün durduğunu farkedecek ve hemen çalıştıracaktı, fazla vaktimizin olduğunu sanmıyordum.

"Duvarlarımı örmemde hiç yardımcı olmuyorsun..." bu sefer daha net bir şekilde söylediğinde kaşlarımı çattım. Duvar örmek mi? Min Yoongi aramızdaki yeterince duvar yokmuş gibi daha ne duvarından bahsediyorsun?

"Örmene gerek yok. Seni incitmeyeceğim ki... " ona doğru minik bir kaç adım atmıştım.

" Bunun garantisini veremezsin." omuz silkerken kollarımı ona doğru kaldırarak bir kaç yeni adımda tam karşısında durmuştum.

"Ama deneyebilirim. Eğer başaramazsan o zaman kıçıma tekmeyi basabilirsin." kollarımı bedenine sarıp kendime çekerken karşılık vermesini beklemiyordum zaten. Ama her zaman beklentimin aksine göre davranan Min Yoongi tıpkı dün gece yaptığı gibi beni şaşırtmış ve kollarını bana sarmıştı. Ondan uzun olduğum için biraz eğilmek zorunda kalıyordum.

Asansör yeniden hareket geçtiği sırada yüzüme oldukça yakın olan Yoongi'nin kusursuz yeni beni içine çekmişti ve burnumu hafifçe boynuna sürterek ona özel olduğunu düşündüğüm kokuyu ciğerlerime çekmiştim.

Bundan sonra onun bana inanması için çabalayacak ördüğü duvarları tek tek aşacaktım. Min Yoongi'nin ikimiz içinde umutları olacaktı tıpkı benim ona dair olduğu gibi.

Ayrıca hikayemin baş kahramanı olması gereken konular vardı.

Doc. |NamGiWhere stories live. Discover now