Bl|32 naMgi

3K 170 126
                                    

Saat 03.26 ve yazmayı yeni bitirip hataları kontrol ettim, eğer hala buna rağmen yazım yanlışı falan varsa affola. Rahatsız olacaklar okumasın. Bunun dışında birkaç güne yeni bölüm gelebilir, kesin değil. İyi okumalar.

MIN YOONGİ

Uykuyla uyanıklık arasında süzülürken omzumda hissettiğim kuş tüyü öpücükler üzerimdeki sersemliğin etkisiyle daha da mayışmış hissetmemi sağlıyordu. Yine de bu uyanmanın en güzel şekliydi. Namjoon'un ne zaman uyandığını bilmiyordum, tıpkı saatin kaç olduğunu bilmediğim gibi. Namjoon'dan çok uyumuş olmam benim suçum değildi. Kollarının arası uzun saatler boyu uyumak için o kadar idealdi ki... Ayrıca kabusları benden uzak tutan bir rüya kapanı gibiydi. Hani Jacob'ın Bella'ya hediye ettiği rüya kapanı gibi. Tabi Namjoon bu konuda çok daha başarılıydı. Hoş, başarısız olduğu bir şey bile yoktu ya bu adamın...

"Ehm, saat kaç?" Namjoon omzumdaki yerinden biraz uzaklaşmıştı.

"Hiçbir fikrim yok. Bakmamı ister misin?" bedenimi saran kolları biraz gevşediğinde bunu istemediğimi fark ederek kollarına tutunmuştum.

"Hayır hayır, biraz daha böyle kalalım." Onaylayan mırıltılarla yerine geri döndüğünde gözlerimi ağır ağır kırpıştırarak odanın tavanında gözlerimi gezdirmiştim. Dün gece bu yatakta yatmıştım ama çok soğuk ve yalnız hissettirmişti. Şimdi ise tamamlanmış ve rahat hissediyordum. Namjoon'un sıcaklığını değişebileceğim hiçbir şey yoktu.

"Tüm haftasonunu yatağında geçirmek istiyorum." sırt üstü uzanmaya devam ederken Namjoon tek kolunu benden çekerek destek sağlamak için kafasının altına yerleştirmişti. Bir eli hala belimi sarmaya devam ediyordu.

"Hmm, öyle mi? Bense ayları hatta yılları tercih ederdim." Yeni uyanmış erkek sesi çekiciydi, Namjoon'un yeni uyanmış sesi ise çok daha çekiciydi. Uyandığımdan beri zihnimde dönüp duran şey buydu. Namjoon'un boğuk sesi... Yüzüme belli belirsiz bir gülümseme yerleşirken bakışlarımı yavaş bir şekilde ona çevirmiştim.

"Şimdilik haftasonuyla yetinelim." hafifçe omuz silktiğinde belimdeki parmakları rahat durmama kararı almış olmalı ki üzerimdeki tişörtü biraz yukarı sıyırarak tenime ulaşmıştı.

"Yetinelim o halde." kısık bir ses tonuyla konuştuğunda uzanarak yüzüne düşen birkaç tutamı kenara çekmişim. Öyle yakışıklıydı ki... İçim gidiyordu.

"Seni özledim." bu cümlem Namjoon'u harekete geçirmiş ve bana güzel bir öpücük vermesini sağlamıştı. Geri çekileceği sırada kollarımı boynuna sararak benden ayrılmamasını sağlamıştım.

Uzak kalmak istemiyordum.

Biraz daha güç uygulayarak Namjoon'u üzerime çekmiş ve yamuk bir şekilde gülümsemiştim. Beni anlaması için gözlerimi gözlerine dikmiş ve kesik bir nefes alıp vermiştim. Bakışlarını gözlerim ve dudaklarım arasında gezdiren adamın üzerimdeki ağırlığı katlanamayacağım bir şey değildi diye düşündüm.

"Ben de seni özledim bebeğim... Ama bunu istediğinden emin misin?" tek kaşımı yukarı kaldırırken omuz silktiğim sırada parmaklarımı Namjoon'un tişörtünden içeri sokmuştum.

"Vakit kaybettirici sorulara yer vermesek de senin beni biraz daha öptüğün kısma geçsek..." sorudan çok istediğimi belirten bir ton kullanmıştım. Onunlayken hiç olmadığım kadar emindim zaten.

"Hay hay! Dileğin benim için bir emirdir." bu sözlerin ardından yastığa dağılmış saçlarımı okşamış ve gülümseyerek dudaklarıma uzanmıştı. Tekrar yavaş bir şekilde başlayan öpücüğümüz benim Namjoon'a ağır ağır sürtünmemle birlikte ikimizinde nefes alma ihtiyacıyla bölünürken Namjoon'un basit bir öpücüğünün bile başımı döndürmesinin haksızlık olduğu düşünceleri zihnimde dönüp duruyordu.

Doc. |NamGiWhere stories live. Discover now