Bl|8

3.3K 275 72
                                    

Selam, azıcık ilham gelmişti hemen yazayım dedim. Yaptım işte bir şeyler.


KIM T A E H Y U N G

Gözlerimi ovalarken uzandığım koltuktan doğruldum. Göğsümdeki kalın kitap aşağı kayarak bana en son yaptığım işi hatırlatırken saatin kaç olduğuna bakmak için kolumdaki saate çevirdim bakışlarımı. Saat sabahın üçüydü. Yine araştırma yaparken uyuyakalmıştım anlaşılan. Sıcak bir kahve almanın iyi olacağını düşünerek üzerimdeki kitabı kapatıp koltuğa bıraktım. Tutulan bedenimle kalkıp gerinirken adımlarımı ortak odanın dışına çevirdim. Koltuk rahattı ama uzun süreli kullanımda iyi geldiğini pek söylemezdim. Binanın bu katında bulunan otomata ilerlerken hastane bu gece diğerlerine göre biraz daha sessizdi. Bu beni biraz daha rahatlatırken ellerimi önlüğümün ceplerine yerleştirdim.

Sonunda otomata geldiğimde otomatın arızalı olduğunu gösteren uyarı ufak bir iç çekmeme neden olmuştu. Çünkü sıcak kahve için bir kat aşağı inmem demekti bu.

Bıkkınlıkla adımlarımı asansöre yönelttim. Neyseki asansör gibi büyük bir icat hayat kurtarıyordu. Benim hayatımı.  Alt kata indiğimde asansör kapıları açılarak koridoru ufak bir ding sesiyle buluşturdu.

Otomatı gözüme kestirip oraya doğru ilerlemeye başladığımda keşke otamatı sırtlayıp götürebilseydim diye düşündüm. Son zamanlarda aşırı düşünür olmuştum. Zihnim hiddetle akan bir nehir gibi sürekli akan düşüncelerle doluydu.

Dalgın bir şekilde otomata bozuklukları atıp sıcak kahvemi hazırlarken arkamdan gelen ses tanıdıktı.

"Beni mi arıyorsun?" kafamın yanından uzanan el otomata yaslanırken gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Yeni uyanmıştım, sıcak kahvemi almak için bir kat aşağı inmiştim. Yukarı çıkıp vakit kaybetmeden araştırmama geri dönmeliydim.

"Evet araştırmamı bırakıp seni aramaya çıktım. Çünkü gerçek salaklar böyle yapar. " kahkahası kulağımın dibinde yankılanırken farkettiğim şey sabahın bu vaktinde bu kadar enerjik olmasıydı. Gerçekten, bu sinirlerimi bozuyordu. Kahvemi avuçlarım arasında tutarken arkamı dönüp bana yakın olan yüzüne baktım.

" Yanii, sende pek sağlam görünmüyorsun." beni tartarcasına izlerken kafasını yana yatırmıştı. Yüzünün sadece bir kısmına vuran ışık hatlarını incelemeye itiyordu beni.

"Çekil önümden. Yukarı dönmem gerek." bir adım geri çekilmek yerine üzerime biraz daha eğilirken kahve ihtiyacı duyan hücrelerime lanet ettim.

"Yukarı? Nöroşirurji katına mı? Gerçekten mi?" elimdeki kahveyi üzerine boca etme fikri aklımdan şöyle bir geçip giderken kahvemi heba etmek yerine içmeyi tercih ettim.

"Ne oldu? Beğenemedin mi?" omuz silkip boştaki elini cebine attı ve duyduğum bozuk para sesleriyle konuşmaya başladı.

"Şuan sapyoseksüel olduğumu farkettim." göz devirerek otomatın önünden çekildim ve arkamı dönerek onu geride bıraktım. Asansöre ilerlerken aceleyle arkamdan seslendiğini duysamda umursamamayı tercih ederek kahvemden bir yudum alarak asansörde 18. numaraya bastım.

MIN Y O O N G I

Hemşirelerden son saatin raporlarını alırken ameliyattan sonra hastalarımın gün geçtikçe daha iyi olduğunu bilmek beni iyi hissettiriyordu. Memnun bir şekilde kafamı salladıktan sonra saati kontrol ettim. Sabahın beşi olmuştu.

Önce gidip Taehyung'u kontrol eder ardından odama dönüp kıyafetlerimi değiştirirdim ve sonra 6 da biten nöbetimi sonlandırıp izin günüme başlardım. Kurduğum güzel olanı gerçekleştirmek için adımlarımı ortak salona yönelttim. Taehyung acilde olmadığı ya da ona verdiğim görevleri gerçekleştirmediği zaman hep ortak salonda oluyordu. Her bakımdan konforlu bir odaydı. Koca bir çalışma masası ve rahat bir koltuk takımına sahipti. Sadece soğuk içecekler bulunsada bu iyiydi. Sıcak şeylerin kokusu etrafı çabuk sarıyordu ve bu birilerini rahatsız edebilirdi. Çok isteyen alıp gelirdi. İşte bu kadar basit.

Odanın kapısını açıp içeri girdiğimde kafasını kitaplara gömmüş olan Taehyung'un yanında masada 3 bardak kahve vardı. Dağılmış saçları ve omuzlarından düşen hırkasıyla komik görünüyordu.

"Üşüyor musun?" sessizliği bölen sesim onu sıçratırken düşen hırkasını yukarı çekti.

"Biraz."  O bitmiş karton kahve bardaklarını iç içe geçirip toplarken bir kaç adım attım odanın içinde.

"O zaman kalk bakalım." kaşları çatılırken masanın yanında bulunan koca çöp kutusuna karton bardakları attı.

"Nereye efendim?" ne okuduğuna bakarken gecikmeden yanıtladım.

"Odam sıcak." kafasını iki yana sallarken hızla reddeden cümleler kurmaya başlamıştı. Pek umurumda değildi.

"Hayır efendim, hiç gerek yok. Şimdi ısınırım. Hırkamı düzgün giymemiştim." bıkkın bir nefes alarak önündeki kitabı kapattım.

"Hadi, toparlan Taehyung. Odamda kahve makinası var." onu can evinden vurmuşum gibi anında gözleri yğzğme çıkarken doğru söyleyip söylemediğimden emin olmak istiyor gibiydi.

"Doğru duydun, hadi. Ben birazdan çıkacağım. İstediğin kadar orada çalışabilirsin." araştırma kitaplarını üst üste koyarken çekindiği çok açıktı.

"Ama doğru olur mu ki?" omuz silktim. Kimin umurundaydı ki? Benim değil.

"çalıştığın sürece gerisi pek umurumda değil." onayladıktan sonra kitaplarını alarak ayağa kalktı. Masada duran gözlüğünü alıp burnunun üstüne yerleşirdikten sonra onu beklemeden kapıdan çıktım.

Ikimizde sessizliğimizi koruyarak koridorları geçtik. Odamın kapısını açıp Taehyung'un girmesi için kapatmadan odaya girdim. Üzerimdeki önlükten kurtulup boş askıya asarken sandalyenin üzerinde asılı olan ceketimi alıp oturması için masayı işaret ettim.

"Kimse seni rahatsız etmez. İşin bitince eve gidip dinlenirsin." minnettar bir şekilde önümde eğilirken saygısını kabul ettim. İyi bir çocuktu.

"Teşekkür ederim Bay Min. Gerçekten teşekkür ederim." kapının yanında duran uzun konsolda gereksiz bir kaç dekor eşyası vardı ama masaya yakın tarafında göz bebeğim olan kahve makinası duruyordu.

"Kullanmaktan çekinme." kapıya adımlayıp ışıkları ayarlarken çekingen bir şekilde masama oturduğunu gördüm.

"Kapıyı arkamdan kitleyebilirsin. Görüşürüz minik çekirge." Gergin omuzları rahatlıkla çökerken kare gülümsemesiyle karşılık verdi.

"Teşekkür ederim Bay Min. Görüşürüz, dikkatli gidin."  kafamı sallayarak kapıyı açtım ve çıktıktan sonra hastanenin sessizliğine teşekkür ederek otoparka indim.

Adım seslerim otoparkta yankılanırken biricik motoruma ilerledim. Motorun üstünde duran kaskı kafama takarken uyku tenimin altında ufak karıncalar varmış gibi her yanıma yayılıyordu. Sabah havasının beni açmasını ve eve kadar dayanmayı umarak gürültüyle motoru çalıştırıp hastanenin otoparkından çıktım. Sabahın sağladığı boş trafiğe şükrederken biraz hız yapmanın bir sakıncası olmadığının düşünerek gaza biraz daha yüklendim.

Hiç bitmeyecek bir uykuya ihtiyacım varmış gibiydi şuan.

Doc. |NamGiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora