Bl|27

2.1K 172 92
                                    

İyi bir bölüm olmadığının farkındayım. Bana kalırsa boş hatta, daha fazla bekletmek istemedim. İyi okumalar.

MİN YOONGİ

Bir süredir şehri saran güzel bahar havası ikimizi de gece yarısı dışarı attığında parmaklarımı Namjoon'un parmaklarının arasından geçirerek ellerimizi kenetlemiştim. Onun güzel ve uzun parmakları anında benim elimi sıkıca sardığında kafamı kaldırıp yüzüne bakmıştım, anında gülümsemiş ve aramızda duran ellerimizi hafifçe ileri geri sallarken önüme dönmüştüm.

Üzerimde Namjoon'un büyük sweatlerinden biri vardı. İçinde kaybolduğum koca sweatshirt yine de rahattı. Namjoon ilk gördüğünde kafasını onaylamaz biçimde sallamış ardından çok geçmeden hoşuna gittiğini belirtmişti.

"bir sıkıntın var." Namjoon'un sesi net ve akıcıydı soru sormuyor tespit yapıyordu. Beni bu kadar kısa sürede en az benim kadar anlayabilmesi benim için güzel bir hediyeden başka bir şey olamazdı.

"Arada bir yüzünden geçen o ifadeyi yakalıyorum." işaret parmağıyla yüzümü işaret ederken yavaş yavaş yüzümdeki gülümsemeyi silerek aradaki ellerimizi kaldırırak Namjoon'un kolunun altına girmiştim.

"Ekip lideriyle buluştuğum günü hatırlıyor musun?" Hemen kafasını sallamış ve konuşmuştu.

"Sonra bana geldin, film gecesi yaptık." bir kaç mırıltıyla onayladıktan sonra ağır ağır yürümeye devam ettim. O günden beri kafamı kurcalayan bir durumdu bu.

"Jung Hoseok, bana ne kadar hayranlık duyduğunu anlattı. Beni gittiğim her yerde bir gölge gibi takip etmiş resmen." kafamı önümden çekip Namjoon'a çevirmiştim. Bakışları değişirken ifadesi sertleşmiş ve burnundan verdiği nefesin yüzüme çarpıp geçtiğini hissetmiştim.

" Hayranlık duymasını anlarım ama bana benim bile unuttuğum şeyleri anlattı. Nasıl haberi olduğunu bile bilmediğim şeyler. Ürkütücü geldi, anlıyorsun değil mi?" kafasını net bir şekilde sallarken önüme dönmüş ve attığım adımlara odaklanmıştım.

"Ve son durakta hastane." parçaları hızlı bir şekilde birleştirmesine minnettar kalırken birkaç mırıltıyla onaylamıştım.

"Bu, sanki ensemdeymiş hissi veriyor. Aynı ortamda çalışıyoruz, gözleri sürekli üzerimdeymiş gibi..." ki öyleydi de, gözleri üzerimden hiç gitmiyordu. İç çekerek adımlarımı Namjoon'un koca adımlarına uydurmayı denerken ağırlığımın birazını ona vermiştim. " oradayken bu konudaki fikrimi sormuştu. O kadar şaşırmıştım ki, bir şey diyemedim. Hala diyemiyorum."

Namjoon içimi dökmemi beklerken bir süre duraklamıştım. Daha önce tabii ki bana ve mesleğime hayranlık duyan insanlar olmuştu. Ama ekip liderininki bundan öteydi. Takıntı olduğu çok açıktı.

" Benim konuşmamı ister misin? "Namjoon oldukça çekingen bir şekilde bu soruyu yönelttiğinde tekrar kafamı kaldırıp ona bakmıştım. Yüzümü görmek için boştaki eliyle yüzümün bir kısmını örten sweatshirtün kapüşonunu geriye çekmiş ve tereddütlü ama istediğim takdirde bunu yapacağını belirten bir şekilde bakmıştı bana.

"Tanrım, çocuk değiliz! Sadece henüz vakit bulamadım ve kendimi buna hazır hissetmiyorum." Namjoon kafasını sallayarak onayladıktan sonra uzanıp alnıma minik bir öpücük bırakmıştı. Kafamı koluna yaslarken hafifçe geriye yatmış gibi görünüyordum, ne zaman alnımı öpse gözlerimi kapatıp bana sunduğu huzuru kabul etmekten başka bir şey yapamıyordum. Ayrıca kolları oldukça rahat bir adama sahiptim, ne yapabilirim ki...

" Hem ne diyeceğim ki? 'hey bana olan takıntına bayıldım. Böyle devam et, kesinlikle rahatsız olmam.' mı diyeceğim?" Namjoon bu söylediklerime gülerken burnunu burnuma sürterek bir süre dikkatimin dağılmasını sağlamıştı. Son zamanlarda o kadar üzerime titriyordu ki, kendimi ufak bir sevgi yumağı gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. O bunu yaparken bu sefer rahat bir şekilde iç çekmiştim. Güzel hissettiriyordu.

Doc. |NamGiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora