Bl|30

1.7K 161 44
                                    

Bu bölüm tamamen Hoseok'un ağzından, lütfen sinirlenip yorum yapacaksanız bile saygı çerçevesinde olsun, üzülmek istemiyorum. Bu bölümü yazarken The Last Shadow Puppets - The Age Of The Understatement albümünü dinledim, belki bakmak istersiniz.

JUNG HOSEOK

Yoongi kendince beni kibar bir şekilde reddetmeye çalışırken önümdeki yarısı yenmiş tabağı ileri kaldırarak zaten beni çoktan terketmiş iştahımı bu tabakla tamamen uğurlamıştım. Öyle ki galon galon şarap içip bu konuşmayı bu şekilde yapmamayı yeğlerdim. İç çekerek bakışlarımı Yoongi'nin üzerinde gezdirdim.

"Bu konuda gayet açık olduğumu-"

"Hatırlamıyorsun bile değil mi?" Yoongi'nin sözünü kesip elimi çenemin altından çekip bardaktaki son yudumu da içmiş ve yenisini doldurmadan önce Yoongi'nin kafası karışık yüz ifadesine kısa bir bakış atmıştım.

"Hatta neyden bahsettiğim hakkında bir fikrin de yok şu an." oturduğum yerde geriye yaslanıp kadehi uzanabileceğim mesafeye çekmiştim. Yoongi'nin kafası karışmış ifadesi giderek büyürken yüzüme minik bir gülümseme yerleştirmiştim.

"Neyi hatırlamıyorum? Beni aydınlatır mısın lütfen?" belli belirsiz kafamı sallamış ve ceketimin iç cebinden birkaç fotoğraf çıkarıp önüne bırakmıştım. Kaşları çatılırken uzanıp masadaki fotoğrafları eline almıştı. Bir süre incelemesine izin vermiş ardından da konuşmaya başlamıştım.

" Bahsettiğim gibi sana olan ilgim seni gördükten sonra iyice artmıştı, öyle ki attığın her adımdan haberim oluyordu. Sonra sen bir anda ortadan kaybolduğunda söylentilerden askeri doktorluğa başladığını öğrenmiş ve bir süre kendimi boşlukta hissetmiştim. Ne kadar süre askeriyede kalacağını bilemiyordum. Bu yüzden çaresiz bir bekleyişe girmiştim. " parmaklarımı bir süre önümdeki kadehin ağız kısmında dolaştırmış ve bakışlarımı önüme çevirmiştim. Devam etmeden önce her şeyi bir kere daha gözümün önünden geçiriyor, eksik bir şey söylemek istemiyordum.

"Bu, elimdeki fotoğrafları açıklamıyor şuan. Gerçek olduğundan nasıl emin olabilirim ki?" şüpheli yaklaşımı beni şaşırtmazken yüzümdeki gülümsemeyle ona döndüm.

"Devamını dinle." O fotoğrafları yavaş yavaş incelemeye devam ederken bende bakışlarımı onun üzerinde gezdirerek konuşmaya devam etmiştim.

"söylentiler o kadar genişti ki tam olarak nereye gittiğinden bile haberim yoktu. Bu yüzden bekleyişim cehennem gibiydi. Sonra döndün, Kore'ye döndün. Seni o uzun bekleyişin ardından görmek ne kadar güzeldi anlatamam." bir süre duraklayıp önümdeki kadehi parmaklarım arasına almış ve bir yudumla kurumuş boğazımı ıslattıktan sonra bir süre dilimi dişlerim arasında dolaştırmıştım.

" O kısa süren birkaç haftadan sonra elimde kalan işte o fotoğraflar. Sensin çünkü başka kimse olamaz, senden başka kimse için girmedim o bara. Girdiğimde ise dikkatini çekmiştim ama askeriyeden sonra orada ne yaşadıysan o kadar yıkılmıştın ki bana doğru düzgün dikkat etmedin bile, sadece geceyi geçirecek birisini arıyordun itiraf et. " Yoongi fotoğrafları indirip tamamen bana odaklandığında yüzümdeki acı gülümsemeyi korumaya çalıştım. Tek dileğim uzun süredir içimde birikmiş olan bu gözyaşlarını burada dökmemekti. Yoongi cevap vermeden ben devam ettim.

"Öyleydin, bu yüzden yüzümü inceleme zahmetine bile girmedin, doğru düzgün bakmadın bile Yoongi. Baktığın zaman bile sadece bakmış oluyordun gerçekten görmüyordun." Yoongi biraz sarsılmış görünürken dirseklerini masaya yaslayarak hafifçe öne eğildi. Sarsılmıştı ama benim kadar değil.

"Buna neden izin verdin?" iç çekerek bakışlarımı ondan çektim ve bir süreliğine içinde bulunduğumuz restaurantta gezdirdim. Artık geri dönüşü olmayan bu yola girmiştik ve her şeyi dökmek zorundaydım.

"Başkası olmasındansa ben olayım dedim, bilmiyorum Yoongi. Eğer beni istemeyip itseydin zaten bir daha geri dönmemek üzere uzaklaşırdım ama sen bana isteyerek dokundun. Bu yüzden devam ettim. Bu birkaç hafta içerisinde başkasıyla oldun mu? Bilmiyorum ama bana gelmeni hiçbir şeye değişmezdim, anlıyor musun? "hafifçe burnumu çektim ve belli belirsiz omuz silktim. İşte şimdi bir yerlere varıyormuş gibiydik.

"Ta ki o geceye kadar. Sabah fazlasıyla iyimser bir şekilde uyanmıştım ama o gece hazırlanıp oraya gidip seni saatlerce bekledikten sonra bulamamak... Berbattı. Hiçbir şeyden haberim yoktu ve öylece geleceğin umuduyla beklemiştim çünkü eninde sonunda geleceğini düşünmüştüm, hep geliyordun. Sonra sabaha karşı telefonuma gelen çağrıyı yanıtlamış ve uzun zamandır bana senin haberlerini vermeyen muhbirin bana geçen sabah apar topar hazırlanıp Amerika'ya tek yönlü bir bilet aldığını söylemişti. " bakışlarım Yoongi'yi bulduğunda yüzündeki garip ifadeyi çözümlemeye çalışmamıştım bile. Söyleyeceklerim bitmeden onu anlamak için çabalamak istemiyordum.

" Uzun bir süre orada kalacağını anladığımda yıkılmış hissettim. Bir anda böyle bir şey yapmanı anlayamamıştım. Hala da pek anladığımı söyleyemem. Her neyse, sen bunları doğru düzgün hatırlamıyorsun bile çünkü hatırlamak istemiyorsun. Travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını biliyorum, o zamanda yaşıyordun ve bunu bahane ederek unutmuş olmalıydın diye düşündüm. Hafızadan tamamen silmek istemiş olman öyle olması için yetirliydi ve bu oldukça acı hissettirdi. Hastaneye geldiğimde beni hatırlamıyor olman bu düşüncemi kuvvetlendirmişti. Seni bu sefer daha iyi bir yolla kazanmak için çabalamak istedim ama aynı bölümde çalıştığın o adam seni çoktan etkisi altına almış görünüyordu. " Kim Namjoon'dan acı bir gülümsemeyle bahsetmiş ve Yoongi'nin önünde duran o barda çekilmiş olan fotoğrafları aldım. Defalarca kez incelemiş, hafızama çoktan kazımıştım zaten. Yoongi'nin benim belimi kavradığı fotoğraf, benim onun kulağına eğilmem, onun gülümseyişi. Başka bir fotoğraf, farklı kıyafetler, yine onunla birbirine geçmiş bedenlerimiz, beyaz saçları renkli ışıkların altında inci gibi görünürken bir elinde tuttuğu viski bardağı...

"İşte bu kadardı Yoongi, sana olan takıntılı aşkım ikimizi de buralara getirdi. Beni bırakıp gitmiş olmana rağmen sana olan bağlılığımın sınırı yok gördüğün gibi..." Yoongi bir süre duraklamış ardından dudaklarını aralamıştı. Ne söyleyeceğini gerçekten merak ederken dudaklarının arasından dökülecek olan kelimeleri bekliyordum. Birkaç defa dudaklarını aralayıp geri kapatmış, beni bilmediğim bir noktada bırakmıştı. Gözlerimi kırpıştırarak dolmuş gözlerimden birkaç damlanın düşmesine izin vermiş ardından beklemeden büyük bir hızla gözyaşlarını silerek onlardan kurtulmuştum. Bu zayıflık şuan ona göstermek istediğim en son şeydi, bu yüzden kendime karşı duyduğum öfkeyle yaşları silerken biraz hırçın davranmıştım. Öyle ki bu Yoongi'yi şaşırtmış ve uzanıp masadaki peçetelikten bana bir tane peçete uzatmıştı. Peçeteyi kabul edip beklentiyle bir şeyler söylemesini istesem de onu zorlamak istemediğim için susmuştum. Yinede her şey konuşulmadan bu masadan kalkmayı düşünmüyordum.

"Hoseok, açık konuşacağım..."

Doc. |NamGiWhere stories live. Discover now