Bl|23

2.7K 210 62
                                    

Pek açıklama yazacak durumda değilim, son zamanlarda biraz tatsızım ama siz bölümsüz kalmayın diye kendime iteleye iteleye yazdım. İyi okumalar🖤


MIN YOONGI

Adımlarımı hastaneden içeri attığımda klasik hastane kokusu ciğerlerime ulaşmış, bu da yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Bir haftadır ciğerlerim Namjoon'un kokusuyla doluyken şimdi bu koku hiçte hoş gelmemişti. Asansöre ilerleyip çıkacağım kata dokunmuş ardından kapıların kapanmasını beklerken üzerimdeki ceketimin kayan omzunu düzeltmiştim. Kapı kapanmak üzereyken kıl payıyla içeri giren kişi dikkatimi dağıtmış ve kafamı kaldırıp bakma aptallığında bulunmuştum.

Gördüğüm kişi Jung Hoseok'tan başkası değildi. Hafifçe eğilerek selam verdiğinde kabul etmiş ve bende aynı şekilde eğilmiştim.

"Tatile çıktığınızı duymuştum, iyi dinlendiniz mi Bay Min?" sorusuyla tekrar bakışlarımı kaldırıp ona bakmıştım. Kızıl saçlarını geriye doğru atıp yüzüne sakin bir gülümseme yerleştirmişti, sanki gerçekten tatilimin nasıl geçtiğini umursuyor gibi görünüyordu. Bu yaklaşımına aynı şekilde karşılık vermeyi seçerken kafamı sallamış ve kısaca yanıtlamıştım.

"Çok iyi dinlendim. Teşekkür ederim sorduğunuz için." gülümseyerek bir şeyler söylemek için dudaklarını aralamıştı. Asansör ince uyarı sesiyle kata geldiğimizi belirttiğinde bakışlarımı hemen dijital ekrana çevirmiştim.

18.

Kapılar yavaşça açılırken dikkatimi ekip liderinden çekmiş ve hemen asansörden inip odama gitmeye odaklanmıştım. Kapılar açıldığında karşımda Namjoon'u görmeyi hiç beklemiyordum. Yinede onu görene kadar onu görmeye ihtiyacım olduğunu farketmemiştim. Haftasonu Paristen döndüğümüzde ikimizde biraz toparlanmak ve hastanede görüşmek için anlaşmıştık. Aradan geçen iki günde onu bu kadar özleyeceğimi hiç düşünmesemde asansörden inince beni karşılayan adama bakmak her geçen saniye bu duyguyu güçlendiriyordu.

Namjoon, asansördeki ekip liderine aldırmadan belimden kavramış ve beni hafifçe kendine yaslarken saçlarım arasına minik bir öpücük bırakmıştı. Sevdiğim bir çok hareketi vardı ama bu saçlarımın arasına bıraktığı öpücükler beni hemen yumuşatıyor ve gülümsememi sağlıyordu.

"Ahh, iki gün resmen çok ağır geçmiş gibi hissediyorum." kollarımı beline sararken gülümsemiş ve onun adımlarına ayak uydurarak koridorda yürümeye başlamıştım. Henüz sabahın erken saatleri ve etrafta kimse olmadığı için bu kadar rahattık, aksi takdirde ikimizde nasıl davranmamız gerektiğini biliyorduk. Sonuçta çocuk değil, iki koca adamdık. Namjoon belimdeki kolunu çekip elimi tutmuş ve parmaklarımızı birbirine geçirdikten sonra etrafı aydınlatan gülümsemesiyle bana yan bir bakış atmıştı. Saatimi kontrol ederken hastaneye girdiğim anda aklımda dönüp duran şeyi Namjoon'a da sormuştum.

"Acaba asistanımı görmüş olabilir misin?" omuz silkerken bir süre düşünmüş bu sırada aradaki ellerimizi sallayarak dudaklarını dışarı kıvırmıştı.

"Kendiminkileri bile görmedim," sonra duraklayıp ses tonunu alçaltmış ve biraz bana doğru eğilmişti. Sanki sır verecekmiş gibi duruyordu, bu yüzden bende hemen dikkat kesilmiştim.

"Onlardan kaçıyorum..." asistanlarından bahsettiğini bilerek kıkırdamış ve hafifçe omzunu ittirmiştim. Onun asistanları canavar gibiydi ve bu Namjoon'u bir miktar zorluyordu. Çünkü hepsi birbirinden hırslı ve öğrenmek için de bir o kadar hevesliydiler. Sadece Taehyung'a sahip olduğum için mutluydum.

"Onlardan kaçamazsın Kim Namjoon." ürkütücü bir ses tonu takınmaya çalışırken bakışlarımı yerden çekip Namjoon'un yüzüne dikmiştim.

"Eninde sonunda yakalanacaksın." bir süre sessizce düşündükten sonra hak verircesine ağır ağır kafasını salladı ve üzerine çöken bu ruh halinden kurtulmak için silkelenerek hemen gülümsedi.

"Beni odanda saklamaya ne dersin?" bu teklifi ne kadar çekici gelsede bu hiç doğru olmazdı. Hastanede yeterince dedikodu dönüyorken hemde. Cevap vermek yerine parmaklarımı biraz daha sıkarak onuda peşimden çekiştirmeye başlamıştım.

Minik bir sabah öpücüğüne hayır demezdim ama...

|||||

Taehyung önümde 45° eğilmiş ve anlamlandıramadığım şeyler için özür dilerken ellerimi önlüğümün cebine yerleştirmiş ve sadece bu saçmalığın bitmesini beklemiştim.

"Bay Min, siz yokken yaptıklarım için çok çok çok özür dilerim. Kötü bir asistan olmak istemezdim... Lütfen beni affedin." sabahtan beri yaptığı gibi bir kere daha özür dinlediğinde omzunu patpatlayarak doğrulmasını beklemiştim.

"Umrumda değil V, toparlan." onu geçip koridorda adımlamaya başlarken saatimi kontrol ediyordum. Birazdan ameliyatım vardı ve böyle şeylerle uğraşacak vaktim yoktu.  "Zaten geçici asistanlık yaptığın cerrahı çok sevdiğimi söyleyemem." kendi kendime mırıldanırken bu söylediğimi duyan Taehyung yüzüne belli belirsiz bir gülümseme yerleştirmiş ve hemen bana yetişmişti.

"Şimdi ameliyat için hazırlansak iyi olur."

|||

Ameliyattan çıktığımda yorgunluktan ölüyordum. Uzun bir ameliyat olmuştu. Biraz zorlu bir vaka olduğu için ameliyatta bu yüzden uzun sürmüştü. İç çekerek ellerimdeki kanlı eldivenlerden kurtulmuş ve yüzümün yarısını kapatan maskeyi aşağı indirip ameliyat önlüğünün altında kalan kol saatime baktım. Namjoon ameliyat bitene kadar ameliyatı izlemiş sonrada gözden kaybolmuştu. Taehyung hastanın geri kalan prosedürleriyle ilgilenmek için içeride kalmıştı.

Saat gece yarısını gösteriyordu. Üzerimdeki önlükten ve maskeden kurtulduktan sonra operasyon katından ayrılmak için asansöre yönelmiştim. Hastane ve operasyon odaları arasındaki ışık farkı gözlerime iyi gelmezken bir anlık geçişle başım dönmüştü. Hafifçe sendelediğimde kendime gelmek için bir süre beklemiş ve kafamı iki yana sallamıştım. Ensemi ovuştururken asansöre binip katı tuşlamış ve bu saatte bile aptal bir müzik çalan asansöre sinirlenmemeye çalışmıştım. Asansör sonunda 18. Katta durduğunda yorgun adımlarımı Namjoon'un odasına yönelttim.

Kapıyı bir kaç kere tıklattıktan sonra beklemeden içeri girmiştim. Namjoon içeri benim girdiğimi görünce oturduğu sandalyeden kalkmış ve bir kaç adımda karşımda durmuştu. Bedenimi onunkine yaslayıp kafamı göğsüne koyarken gevşek bir şekilde kollarımı belinde birleştirmiştim. Tek koluyla sarılmama karşılık verirken uzanıp arkamdaki kapıyı bir kere kilitlemiş ve diğer kolunu da bedenime sarmıştı. İç çekerken burnumu bulunduğum yere sürtmüştüm. Uyumaya ihtiyacım vardı.

"Çok yorgun görünüyorsun, seni eve bırakmamı ister misin?" bulunduğum yerden kafamı kaldırıp Namjoon'un ezbere bildiğim yüzüne bir kere daha bakmıştım.

"Uykuya ihtiyacım var." şikayetçi bir ses tonu takınarak kafamı hafifçe geriye attığımda Namjoon da bunu fırsat bilerek üzerime eğilmişti.

"Hadi seni eve bırakayım." açıkta kalan boynuma kuş tüyü hafifliğinde öpücükler kondururken kollarımı beline yerleştirerek önlüğüne tutunmuştum.

"Kabus görmek istemiyorum." öpücüklere devam ederek çeneme çıkarken kolları sıkılaşmış ve ses tonu bal gibi tatlı bir hal alırken mırıldanmıştı.

"O halde seninle uyurum. Benimleyken kabus görmezsin." dudağımın kenarına bıraktığı öpücükten sonra gözleri gözlerimi bulmuş ve midemdeki kelebek diye adlandırmak için çoktan geçmiş olan şeyleri bir kez daha hissetmemi sağlamıştı.

"Senin için seve seve rüya kapanın olabilirim Min Yoongi."

Doc. |NamGiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora