23. Bölüm

42.2K 1.9K 446
                                    


Kapının önünde nefesimi tuttum ve elimin tersiyle hafifçe iki kez vurduktan sonra açarak önce başımı içeriye uzattım. Kapının sesiyle beni bulan bakışlarına sıcak bir ifade yerleşirken, "Gelebilir miyim?" diye sordum. Normalde içeriye dalar girerdim ama şu anda zaman kazanmam gerekiyordu çünkü tuhaf bir şekilde gergindim. Ya da heyecanlıydım, bilmiyorum. İkisinin karışımı da olabilir.

"Tabii," dedi elindeki kalemi bırakıp arkasına yaslanırken. Vay arkadaş, adam kalkıp beni bir törenle falan karşılamayacaktı herhalde, unutmalıydım bunu.

Masasına doğru yaklaşırken ayaklarıma ilişen bakışlarının neyi merak ettiğini biliyordum.

"Hem dün için hem de çiçekler için teşekkür etmek istiyorum," dediğimde aynı bakışlar gözlerimi buldu. Bu adam bana oradan oturup her baktığında kendimi çırılçıplak hissettirmek zorunda mıydı?

"Rica ederim?" Yine bir ukalalıklar, bir umursamamamalar.

"Aslında," dedim bu kez gevelemeden. "Seni öğle yemeğine çıkarmak istiyordum. Teşekkür için yani." Geçen gün aklıma geldiğinde ister istemez sinirlenmiştim. "Ve reddedersen, bir daha böyle bir teklifi rüyanda görürsün. Ha, senden gelecek olan herhangi bir teklifi kabul ettiğimi de tabii."

Keyifle bir kahkaha attı.

"Tamam, randevumu iptal ederim senin için." Ne bitmek bilmez randevuymuş arkadaş. Adamı boş yakalamak imkansızdı resmen.

"Allah razı olsun," dedim sahte bir samimiyetle.

"Başka bir şey?" Yok canım, bilerek yapıyordu. Sinirle bir ayağımı yere vurdum ve ona arkamı dönüp çıkmak üzereyken buğulu sesi ulaştı kulaklarıma. "Aman dikkat et, bunu da kıracaksın yoksa." Neyse ki sırıttığımı görmeden odasından çıkabilmiştim.

Sağ işaret parmağımı telefonumun ekranında kaydırarak arkadaşlarımın attığı gönderilere bakıyordum, evet tam da masamda yayılarak oturmuş. Tuncay'ın kıvranmalarını okurken kendi kendime kahkaha bile atmıştım. Alem çocuktu vallahi. Ana sayfamda alt alta düşen iki gönderi ise yüzümdeki kahkahayı hafif bir tebessüme dönüştürmüş, kalp ritmimin ayarıyla da ufaktan oynamıştı. Tuna'nın cam gözleri ve o aşık olduğum sıfatındaki çarpık gülümsemesiyle birlikte gelen hüznün nedeni belliydi. Bu gözlere bir daha doyasıya bakamayacak, o dudaklarından istediğim her an öpemeyecektim. Gittikçe uzayan saçlarının arasına ellerimi karıştırıp oynayamayacaktım ve bunları bir başkasının yapacak olması ihtimali bile göğüs kafesimin sıkışmasına yetiyordu. Üstelik bunu içim kan ağlaya ağlaya kabullenecek olmam da bile isteye intihardı. Ama başka çarem var mıydı ki? Bu saatten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı ve benim her şeyi sessizce sineme çekmekten başka çarem yoktu. Ancak Melisa'nın ona yaptığı şu yorumu sineye çekmeye hiç niyetim de yoktu. Hemen mesaj kutusuna girip Tuna'ya bir mesaj attım.

iklimacar: Melisa'nın bulduğu cesaret nereden geliyor?

Birkaç dakika mesajlara bakarak öyle bekledikten sonra yazdığını gördüm ve mesajı geldi.

karaormanlıtuna: Benden gelmediği kesin.

iklimacar: Emin misin Tuna?

karaormanlıtuna: Ne sanıyorsun İklim?

iklimacar: Etrafımızda olmasına sinir oluyorum.

Aslında sadece onun etrafında olmasına sinir oluyordum ama öğrendiğimi bilmediği için temkinli konuşuyordum.

karaormanlıtuna: Alt tarafı bir yorum, büyütme bu kadar.

Hah. Büyütmeymiş!

iklimacar: Ok.

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now