Özel Bölüm: Arslan

16.1K 772 123
                                    


İşten çıkıp eve uğrayarak üzerimi değiştirmiş ve Selim'le buluşacağımız mekana gitmek için tekrar çıkmıştım. O yurt dışından geldiğinden beri beraber vakit geçirmiyorduk ve sözde çok özlediğini söylemişti beyefendi. Şöyle bir düşününce ikimiz için de uzun zaman olmuştu birlikte dışarı çıkmayalı. Ben ya ailemle ya da kalabalık arkadaş grubumla takılıyordum, o da çevresi epey geniş biri olduğu için boş bir gününü bulmak pek kolay olmuyordu. Boş günlerinde de benim yerime Arya'yı tercih ettiği gözümden kaçmıyordu.

Tuhaf bir ilişkileri vardı. Bazen iki yaşıt ergen gibi birbirlerini yiyorlar, bazen de biri olgun bir abi gibi davranıp kız kardeşini koruyordu. Böyle olduğu zamanlarda benden daha iyi bir abi olduğu hissine kapılıp hafiften kıskanmıyor değildim. Özellikle Arya bana anlatması gereken şeyleri ona anlattığında ister istemez bir kıskançlık kaplıyordu içimi. Onu üzen ve arkadaşıyla kavga etmesine sebep olan çocuğu da benden önce Selim beyefendi öğrenmişti. Ben de soyadı öylesine Dinçerli olan bir abi gibi dolanıyordum ortalıkta.

Arya'nın okulda kavga ettiğini duyduğumdan beri bunun sebebini merak ettiğimi bilen pek sevgili arkadaşımın onunla birlik olup saklamasına kızsam da, en azından o çocuğa haddini bildirdiği için bir teşekkür borçluydum ve teşekkürümü de etmiştim. Fazlasına gerek yoktu.

Artık bir çocuk değil, genç bir kız olduğunu kabullenmem gereken küçük kardeşimin hayatında biri vardı ve bunu onun ağzından duymak oldukça tuhaftı. Bana güvenip açıkladığı için kızamamıştım da. Kızgınlık duygusu hiç uğramamıştı hatta. Benimle paylaşıyor olması çok hoşuma gitmişti. Tabii, bunu ona belli etmemiştim. En azından beni bilgilendirecek kadar güvenini kazanmam iyiydi. Hakkında ne kadar çok şey bilirsem onu o kadar iyi koruyabilirdim. Ama henüz Emrah'la beni tanıştırmak istememiş, ona biraz daha zaman vermemi istemişti. Bu kadarını yapabileceğimi düşünüp kabul etmiştim ben de. Bunu yaparken çocuğu araştırmamak için kendimi zor tutmam da yeterince çabaladığımı gösteriyordu bence. Yoksa bir saate kalmaz çocuk hakkında ne var, ne yok öğrenebilirdim. Ama madem kardeşim benimle özelini paylaşıyordu, ben de buna saygı duyar ve onun için uygun zamanını beklerdim.

Hoşuma giden bir diğer şeyse Selim'den önce benim öğrenmemdi. Aralarından su sızmayan şu dönemde bu beni biraz hayrete düşürse de gururumu okşamıştı. Ben de Arslan'sam, severek yaptığım tek şeyi, abiliği o Selim'e yedirmezdim. Şeytan tüylü herif, herkesin aklını çelmeyi başarıyordu.

Şeytanı anıp çomağı hazırlamamak olmazdı tabii. Araması için adının aklımdan geçmesi yeterliydi. Telefonun sesi arabayı daha fazla doldurmasın diye anında cevapladım aramasını.

"Geldim, patlama."

"Aç mısın diye soracaktım?"

"Değilim, akşamüzeri yedim bir şeyler." Kırmızı yanınca yavaşça durdurdum arabayı. "Sen?"

"Ben de az önce yedim."

"Ulan madem sormadan önce yiyeceksin, sonra ne demeye soruyorsun düşünüyor gibi?"

Gülme sesini duydum. "Önce can, sonra canan," dedi. "Neyse, kapatıyorum. Görüşürüz birazdan."

"Ta..." demeye kalmadan kapattı. Bazen sabır sınavım olduğunu düşünüyordum kendisinin. Ama neyse ki çok sabırlı bir insandım.

Yeşil ışık yanmadan hemen önce Arya'nın numarasını çevirdim.

"Abiciğim?"

Onun o coşkulu sesini duyunca iste istemez gülümsedim.

"Neredesin bakalım?" diye sordum. "Geçtin mi eve?"

Birkaç saniye sonra, "Geçtim," dedi. "Ama birazdan çıkacağım."

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now