63. Bölüm

31.7K 2.1K 467
                                    




"Öğle yemeğinizi bana ayırır mısınız?" Selim Bey'in kapısında bitmemin sebebi şu iş meselesini konuşmaktı. İşimden olmak istemiyordum. Özellikle Arslan'la her şey normale dönmüşken ve gayet iyi idare ediyorken hiç gerek yoktu böyle bir şeye şimdi. Öte yandan Tuna'nın aklının burada kaldığını ve içi içini yediğini de biliyordum. Empati yapınca anlaması zor değildi. En azından konuşacağımı söylediğim için Selim Bey'in de düşüncelerinin değişip değişmediğini öğrenmem gerekiyordu.

Telefonunu cebine koyarken şaşkın bakışlarını bana çevirip, "Sen?" diye önce beni, sonra kendini işaret etti. "Beni yemeğe mi çıkarıyorsun?" Ardından sempatik ve kendini beğenmiş bir gülümsemeyle gerildi. "Bu bir çıkma teklifi mi?"

Kaşlarım hemen çatılmış, atağa hazır bir vaziyet almıştım. "Geliyor musunuz yoksa teklifimi geri çekeyim mi?" Telefondan saati gösterdim. "Zira vaktimiz azalıyor."

"İyi, götür hadi beni." Yolu göstererek önden geçmeme izin verdi ve asansöre kadar beni takip etti. "Sadece ikimiz miyiz?"

Asansörün kapısının açılmasını beklerken ondan tarafa bakmıyordum. "Sizinle bir şey konuşmam gerekiyor." Kapı açılıp içeriye geçerken otopark katının düğmesine bastım ve kollarımı göğsümde birleştirip asansörün hareket etmesini bekledim.

"Serap mı görüyorum?" Bir şey söylemeyip algılamasını bekledim. "Ciddi bir konu olduğunu tahmin ediyorum."

"Az sabredin. Çok uzaklaşmayız, alışveriş merkezine gideriz."

"Denerim."

Otoparka indiğimizde onun arabasıyla gitmeye karar verip beş dakika sonra ineceğimiz arabaya bindik. Vakit nakitti neticede. Uzun zamandır şöyle doyasıya bir alışveriş yapmadığımı fark etmiştim buraya gelince. Hazır indirim dönemindeyken bir ara uğramalıydım.

"Ne yeriz?" diye sordu Selim Bey ve cevabımı beklemeden kendisi cevapladı. "Ben bir hamburger gömerim. Hatta iki."

"Ciddi misiniz?"

"Yakıyorum," diye sıradan bahanesini söyledi. "Sen salata yemek istersen tutmayayım ama." Sonra da ağzını büzerek baştan aşağı beni süzdü.

"Yo," dedim saçlarımı geriye atarken. "Bugün ben de gömerim bir hamburger."

"Asıl sen ciddi misin?"

"Ne? Ciddiyim tabii. Mutluyken yerim ben de."

"Mutlu musun?"

Yürüyen merdivenlere yöneldiğimizde ağzımdan laf almak için dibimde durmuştu. "Mutluyum." Onu iyice kıvrandırmak için sinsi sinsi güldüm.

"Ne oldu? Yeniden bir araya mı geliyorsunuz? Oğlan istemeler falan, ha?"

"Yok öyle isteme falan ya, bir yerinden uyduruyor."

"Ama gitmişsin?" Diğer kata çıkmak için dolanırken iki merdiven arası dedikodu almaya çalışıyordu.

"Gittim ama annesini görmeye gittim."

"Doğal olarak onu da görmüş oluyorsun?"

"Yani, evet ama amaç önemli değil mi?"

"Darlandım yeminle. Şunu adam akıllı anlatacak mısın?"

"Ne zamandan beri özel hayatımla ilgileniyorsunuz?"

"Arslan'ın ofisini basıp özel hayatını gözümün önünde yaşamaya başladığından beri."

Şu çıldırdığım gün. Şöyle bir bakınca kaç tane daha rezilliğim vardı acaba? Resmen kırık ayakkabımı elime alarak, çıplak ayakla ofis basmıştım. Patron ofisini üstelik.

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now