66. Bölüm

29.9K 2.2K 340
                                    

Dün Arslan'la konuştuktan sonra kendimi rahatlamış hissediyordum. Artık şirkette karşılaşınca gözlerimizi kaçırmak yerine selamlaşabilecektik ve bu bile büyük bir adımdı önceye göre. Tabii, şirkette kalmaya devam edersem. Bunu Tuna ile bir şekilde konuşmanın yolunu bulmalıydım. Eğer güzelce anlatırsam beni anlayabilirdi. Konuyu yine Melisa'ya getirirse çileden çıkardım, o başka. Düşününce ona gerçekten hak veriyordum. İşte kalmak istememde ısrar etmemin tek sebebi çalışmak istememdi. İyi bir konumum, iyi bir maaşım vardı ve yeni bir yerde direkt bu şartlarda çalışamayabilirdim. Benim pozisyonumun öyle çok boş kaldığı da söylenemezdi. Fakat bunu Tuna'ya söylesem de bahane arıyor olduğumu düşünecekti. Bir kere nem kapmıştı o, yumuşamazdı asla. Üstelik Arslan'ın hala bana karşı duyguları olduğunu bilse, ki tahmin ediyor olmalıydı, katiyen razı olmazdı. Yine de denemeye değerdi.

Çıkış saatine az bir vakit kaldığında masanın üzerinde, sabahtan beri hiç çalmadan duran telefonumu elime aldım. WhatsApp'a girip üstten üçüncü sıradaki Tuna'nın sohbet penceresine tıkladım. İlk sırada Nazlı, ikincide Kaan vardı tabii ki.

İklim: Bugün müsait misin?

Parmaklarımla masaya vurarak ritim tutmaya başladığımda önce çevrimiçi oluşunu, ardından da minnoş minnoş yazışını izledim.

Tuna: Pek sayılmaz ama duruma göre değişir.

Minnoş mu demiştim ben? Geri alıyorum. Hödük.

İklim: Konuşmak istediğim şeyler ve vermem gereken bir anahtar var.

Eski evin anahtarını hala vermemiştim. Gerçi artık ister miydi bilmiyorum ama kiraya falan verecekse onda durması daha doğru olurdu.

Tuna: Anahtarlarımı istiyorum.

Tuna: O yüzden müsait olacağım.

Hey Allah'ım! Adam gıcıktı bir kere, gı-cık.

İklim: Anahtarları kıçına sokmak için geleceğim.

Tuna: -ses kaydı-

Ses kaydını açmadan önce kulaklığımın tekini taktım. Kahkahası tek kulağımı bile sağır etmeye yetmişti. Ardından da, "Eski evde olacağım," demişti.

İklim: Ok.

Şunu yapmaya bayılıyordum. İşlerimi toparlayıp mesai bitiminde oyalanmadan şirketten çıktım ve iki haftadır uğramadığım eski evin yolunu tuttum.

Arabayı evin önüne park ettiğimde Tuna'nın çoktan geldiğini görmüştüm. Onunla burada yaşadığımız günlere doğru gitmem kaçınılmazdı tabii. Ama hemen düşüncelerimi bugüne odaklayıp üzerimdeki kabanı düzelterek apartman kapısından girdim. Komşulardan herhangi birine yakalanmamak için dua ediyordum içimden. Zaten heyecanlıydım, bir de sorgu sual çekemeyecektim. Asansöre binip bizim katın düğmesine bastım.

Heyecanımın yanında gerginlik yoktu bu sefer. Dün ona koşmamak için kendimi zor tutmuş, bugün resmen bahanelere sığınarak buraya gelmiştim. Eğer bugün de onu görmeseydim yarına zor çıkardım herhalde. Bir kere ipin ucunu görmüştüm ya ben? Bir daha irademi nasıl kontrol edeceğimi bilmiyordum.

Asansörden inmeden önce aynaya bakarak saçlarımı düzeltip dudaklarımı birbirine bastırdıktan sonra orayı terk ederek dairenin kapısına geldim. İçeriden müzik sesi geliyordu. Parti mi veriyordu ne? Alışkanlık olarak anahtarı elime aldığımda, uygun olmayabileceğini düşünerek zile dokundum ama bu seste duyabileceğine emin değildim pek. Nitekim duymadı da. Anahtarı deliğe sokarak çevirdiğimde şarkının sözlerini daha rahat duyabiliyordum.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin