96. Bölüm

15.7K 1.1K 235
                                    


"İklim, harika görünüyorsun!" Bu fazla abartılı çığlık Selen'den gelmişti. "Dön bakayım şöyle bir." Eliyle dönmemi işaret ettiğinde kendi etrafımda döndüm.

"Gerçekten bu kadarına gerek var mı?" Önüme gelen saçı üfleyerek havalandırdıktan sonra başımda bekleyen kızlara döndüm. "Yani aynı adamla ikinci nikahım olacak ve beni zaten harika bir gelinlikle görmüştü." Üzerimdeki tüllerle kaplı, beyaz, uçuş uçuş elbiseye baktım. Sırf kızlar denememi istediği için giymiştim. Bununla kendi nikahıma katılmayı düşünmüyordum.

"Neden bir de şu açıdan bakmıyorsun?" Nazlı, bilmiş bir edayla konuşuyordu. "Kaç kadın aynı adamla tekrar evlenir ve ikincisinde daha pasif bir gelin olmak için uğraşır ki?"

Merve'yle Selen bir ağızdan, "Bir!" derken beni işaret ediyorlardı.

"Bu sefer yüzlerce davetlinin katılmayacağı, küçük bir nikah yapacak olan herhangi bir kadın." Kendimi savundum. "Ayrıca sade bir elbise giymek istememin nesi pasiflik?"

"Gün senin günün," dedi Nazlı bu sefer. "Senden gösterişli mi olalım istiyorsun?"

"Benim için fark etmez." Sırıttım. "Birisi yanıma gelip şunu çıkarmama yardım etsin." Elbisenin eteklerinden tutarak basamaktan indim ve arkamda Nazlı'yla birlikte kabinlerin olduğu tarafa yürüdüm.

"Hiç mi beğenmedin?" Fermuarımı açarken sordu.

"Beğendim beğenmesine ama daha sade ve asil bir şey var aklımda. Onu gördüğümde tanıyacağım, merak etme." Elbiseyi bacaklarımdan aşağı bıraktım ve kendi triko elbisemi geçirdim üzerime. Saçlarımı trikonun boğazından çıkarıp elimle düzelttim. "Hadi Handan ablayı bulalım."

Nazlı kabinden çıkarken söylendi. "Onu gördüğünde tanıyacaksın ama inşallah nikah memuruyla daha önce tanışmazsın."

"Çok komikleştin sen bu ara." Yüzüne sevimsiz bir ifade yerleştirip bana baktığında kıkırdadım.

Özgür abiyle yaşadığı olayların üstünden bir hafta geçmişti ve içinde ne yaşıyorsa dışına hiçbir şekilde yansıtmamaya çalışıyordu. Bu iyi miydi yoksa kötü mü, zaman gösterecekti.

"Kızlar!" Handan ablanın sesi mağazanın öbür ucundan duyuldu. Elinde beyaz, uzun bir elbise sallıyordu.

"Umarım o salladığı şey gelinlik değildir," diye mırıldandım.

"Beğenmezsen nasıl reddedeceksin üvey anneni, merak ediyorum doğrusu." Bunu keyifle söylemişti Nazlı.

"İyi ki Füsun annem yok."

"Sahi, o niye gelmedi? Kaçırmazdı."

"Sabah konuştuk. Geleceğini söylemişti aslında ama sonra haber vermedi."

"İklim, gelsene." Handan abla eliyle yanına gelmemi işaret ediyordu.

"Neyse, kadını bekletmeyeyim ben. Sen de geç kendine bak bir şeyler, hadi." Nazlı'nın yanından ayrılıp Handan ablanın yanına gittim. "O nasıl bir model abla?"

Elindeki askıyı hevesli bir şekilde salladı. "Bunun içinde kuğu gibi olacaksın fıstığım." Göz ucuyla elbiseyi anlamaya çalıştım. "Hafif de kuyruğu var."

"Kuyruk mu?" Gülerek başını salladı.

"Ben yardımcı olayım," diye satış danışmanı askıyı eline almıştı ki onu durdurdum.

"Hiç gerek yok." Handan ablaya döndüm. "Ablacığım, öyle kuyruklu bir şey istemiyorum." Sevimli ses tonumu takınmıştım. "Çok güzele benziyor ama etek boyu ayak bileğimi geçmezse benim için daha iyi olur."

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now