72. Bölüm

33.6K 1.9K 383
                                    


Gitti.

Yapma dediğim halde yaptı ve gitti.

Beni bıraktı.

Arkasında bomboş bir beden bıraktı ve gitti.

Tüm hislerimi, kalbimi, ruhumu kendisiyle beraber götürerek gitti.

Güçsüz kalan bacaklarımın daha fazla taşıyamadığı bedenim yere çökerken aklımda tek bir soru vardı.

"Ben şimdi ne yapacağım?"

Tırnaklarımı halıya geçirirken daha fazla tutamadığım gözyaşlarımı serbest bıraktım. Şu anda elimden başka bir şey gelmiyordu. Tek aşkım az önce beni hayatından çıkarmıştı. Ben demiştim ama. Beni siler demiştim. O böyle bir şeyi unutmaz, unutamaz. Buna rağmen söylemem gerekiyordu. Yalansız, hiçbir şey saklamadan yeniden başlamak için söylemem gerekiyordu ama söylediğimde de hiçbir şeyin yeniden başladığı yoktu. Her şey daha kötü olmuştu.

Önceden en azından bu kararı veren bendim. Nedenlerim vardı. Kahrolası bir sürü neden. Ama yaşadığımız onca hayal kırıklığına rağmen benden vazgeçmediğini görmüştüm. Ta ki şimdiye kadar. Az önce ilk defa gözlerinde o vazgeçişi gördüm. O yabancılığı, o soğukluğu, o sonu... Seven, sevgilisi tarafından vazgeçilince ne yapardı? Nasıl başa çıkardı? Çünkü şu an istediğim tek şey yok olmaktı.

"Çünkü ayrılanlar hala sevgili." demişti bana. İnsan sevmeye devam ederse sevgili kalabilirdi. Şimdiye kadar yaşadığımız buydu ama ya bundan sonra? Hala sevgilisi kalabilecek miydim onun?

Kaç saat salonun ortasında hareketsizce oturduğumun farkında değildim ama kafamın içindeki seslerden başka duyabildiğim tek ses, susmak bilmeyen zilin sesiydi. Belli aralıklarla sürekli çalan şeyin zil sesi olduğunu fark ettiğimde ellerimle yüzümü kurulayıp saçlarımı geriye attım. Koltuktan destek alarak doğrulduğumda nasıl göründüğümü umursamadan, sırf şu lanet zil sussun diye kapıyı açmaya gittim. İçimde ufacık bir yer Tuna diye düşünüp heveslense de susturması zor olmadı. Buradan çıkarken pek geri gelecek gibi değildi. Kapıyı açtığımda karşımda babam vardı.

"Kızım duymu..." diye soracakken boynuna sarıldığımda susmak zorunda kaldı.

"Baba, gitti." Güvenebildiğim ilk adamın kollarındayken hıçkırıklarımı gizlemem gerek yoktu.

Kollarını belime sararken, "Gitti mi?" diye sordu.

"Benden vazgeçti."

"Vazgeçmez," derken sesindeki sorgu gitmiş, emin bir şekilde söylemişti.

Kafamı iki yana salladım. "Hiçbir şey bilmiyorsun," dedim yüzümü boynuna gömerken. "Bana nasıl baktığını görmedin."

"Düşündüğünün aksine çok şey biliyorum." Kollarımdan tutup yüzüne bakmam için beni kendinden uzaklaştırdı. "O çocuğun seni nasıl sevdiğini biliyorum. Senin için nasıl yanıp tutuştuğunu da biliyorum."

"Artık sevmeyecek."

Yüzümü okşadı. "Seven, sevdiğinden öyle kolay vazgeçer mi kızım? Ne yaşamış olursanız olun ikinizin de kalbi birbirinizin bedeninde atıyor. Siz ayrılamazsınız."

"Ayrıldık işte. Yine ayrıldık." Burnumu çektim. "Onun kaldıramayacağı bir şey yaptım. O da bunu öğrendi. Artık bana eskisi gibi bakmayacak."

"Ne yaptın bilmiyorum, sormayacağım da ama sakinleşince geri geleceğine eminim. Bırak biraz uzaklaşsın, kendiyle kalsın, düşünsün. İkiniz de birbirinize bu zamanı tanıyın. Gerisini sonra konuşuruz, olmaz mı?" Yeniden bana sarıldığında sesimi çıkarmadım. Belki de dediği gibi olurdu ama bu benim için çok küçük bir ihtimaldi. O gözleri gören bendim çünkü.

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now