47. Bölüm

29.7K 1.5K 455
                                    


"Ben aşık olmadığım hiçbir kadını öpmem."

Tuna'nın sesi zihnimde yankılanırken kendime sormam gereken soru şuydu: Ben aşık olmadığım bir adamı ikinci bir kez öpebilecek miydim? Daha sonra bunun getireceği vicdan azabıyla baş edebilecek miydim? Ya seversem, diye sadece bir ihtimali barındıran ve bana aşık olduğunu söyleyen bu adamı tekrar öpersem ve sonrasında bundan yine pişman olursam onun da içinde bir şeyleri yıkıp dökmez miydim? Bu işe kalkışırken dikkat ettiğim tek bir şey vardı. O da ne olursa olsun Arslan'ın üzülmemesiydi.

Ben, ne yaparsam yapayım onu bir şekilde üzeceğimin farkında bile değildim.

Geçmişimden sıyrılmamı ve ona ait olmamı bekleyen bu adamla ilişkim, iki dağın arasında geçit olan bir halat parçasının üzerinde yürümem gibiydi. En ufak bir yanlışımda dengemi kaybedip uçuruma yuvarlanırdım ve yanımda o olduğu için de bu düşüşü tek başına yaşamazdım. O yüzden buraya, ona geri gelirken yavaştan almak istemiştim. Hem kendime, hem ona zaman vererek her şeyi olabildiğince geniş bir zamana yaymak istiyordum. Ama Arslan ya benimle aynı fikirde değildi ya da henüz ona aşık olmamam onun için gerçekten bir anlam ifade etmiyordu. Ona gelmemin bile yeterli olacağını söylemişti ama şimdilik. Bu durumda şu an başka birini seviyor olmamı önemsese de bana belli etmediğini anlayabiliyordum ancak ya sonra? Kalbimin üzerine kumar oynadığım bu adama hiçbir zaman, onun istediği gibi bir karşılık veremezsem ne olacaktı? Kafamın içinde son iki gündür ikinci kez duyduğum o soru yankılandı.

Ben ne yaptım?

"Arslan..." dedim tekrardan. "Midem..." Elimi ağzıma kapattım. "Midem çok kötü." Afallayarak geri çekildiğinde yaslandığım kapıdan ayrılıp odadan çıktım ve önüme çıkan ilk lavaboya attım kendimi. O tatlıyı yememeliydim ama şu an beni zor bir durumdan kurtardığını da es geçemezdim.

"Yemek mi dokundu?" diye sordu, çıktığımda lavabonun önünde beni beklerken bulmuştum onu.

"Sanırım tatlıyı fazla kaçırdım. Kusura bakma lütfen, utanç vericiydi."

"Sen iyi ol da."

"İyiyim, su alırım şimdi."

Hafif bir tebessümle kıvrıldı dudakları. Anlamış mıydı? Onu öpmek istemediğimi anladığı için mi gözleri az önceki gibi parlamıyordu?

"Benden istediğin bir şey var mı?"

"Yok, başımın çaresine bakarım sağol."

"Birazdan diğer şirkete geçeceğim. Muhtemelen bugün gelmem buraya tekrar." Yanıma yaklaşıp saçlarımdan öptü. Gören oldu mu diye etrafa bakındım ama neyse ki kimse yoktu. Öptüğüne göre anlamamıştı. Anlasa mı daha kolay olurdu benim için yoksa anlamasa mı diye düşünemeyecektim bir de.

"Yarın?"

"Orayı boşladığımı düşünüyor babam. Eğer çok zorlamazsa gelirim ama gelmeyecek olursam bil ki esir tutuluyorum." Gülmeye çalıştım. "Seni ararım."

"Tamam. Ben de işime döneyim." Kafasını salladıktan sonra o asansöre yöneldi, ben de kendi odama.

Akşam kendimi eve attığımda önce sıcak bir duş aldım, ardından da televizyonu açıp herhangi bir diziyi izlemeye karar verdim. Artık duştan sonra balkonda oturabileceğim havalar geride kalmıştı. Kanalları zaplarken bugünün Salı olduğunu ve takip ettiğim hiçbir dizi olmadığını hatırladım ama film seçmek için de fazla üşengeçtim. O yüzden kanalın birinde durdum. Harika! İzlemek için seçtiğim dizi bile benim ruh halimden daha dramatikti; Kadın. Yine de 'ne dertler var be?' demek için değiştirmedim.

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now