40. Bölüm

30.9K 1.7K 470
                                    




Gözüm dönmüş bir şekilde üstlerine giderken sadece o öpücüğe engel olmak istiyordum ve bunu yaparken ikisini de asfalta yapıştırma ihtimalim umurumda dahi değildi. Delirmiştim artık. Bir insanın gururuyla bu kadar oynanmaz, arkasından bu kadar pislik çevrilmezdi. Ne arkadaş arkadaşlığını biliyordu, ne de söz veren verdiği sözü tutuyordu.

Üzerlerine gelen arabayı anında fark eden Tuna, Melisa'yı belinden tuttuğu gibi hızla kenara çektiğinde ben de hızımı azaltmadan ya da direksiyonu kırmadan yanlarından geçip gittim. Giderken dikiz aynasından gördüğüm manzara arabanın ön kaputuna yapışmış iki bedendi. Devamını izleyemeden sokaktan çıkmak zorunda kalmıştım ama o öpücüğü de o kıza yedirmemiştim.

Ana yola çıktığımda telefonum zır zır ötüyordu. Arabanın ekranında ismi nal gibi yazdığı için bu aramayı cevaplandırmayacaktım. Ondan kaçabileceğimi düşünerek telefonunu açmıyordum ancak kendisi, kendi arabasıyla arkama düşmüştü bile. Ne ara binmiş, bana yetişmek için nasıl bir hızla yola çıkmışsa aradaki mesafeyi neredeyse kapatmak üzereydi. Hala çalan telefona katlanamayıp açtım.

"Ne var, ne?"

"Çek sağa."

"Sevgilinin yanına dön. Bırak peşimi."

"Çek sağa dedim!"

"Çekmiyorum lan. Sıkıyorsa yakala."

Aramayı sonlandırıp gaza yüklendim ve birkaç dakika süren kovalamacayı başlatmış bulundum. Bu yolun bu saatlerde çok kalabalık olmaması işime gelmişti. Tuna her şekilde önündeki arabaları atlatabilir, bırak bana yetişmeyi geçerdi bile ama ben onun kadar usta değildim bu konuda. Hala aramaya devam edip dikkatimi dağıtırken, önüme çıkan arabanın da yardımlarıyla yanıma gelmeyi başarmıştı. Kendi camını indirmiş, benim de indirmem için işaret ediyordu. Dediğini yaptım. Camı indirdim ve sol elimin orta parmağını ona uzatıp yoluma baktım tekrar. Sapağa girdiğimde önüme kırdı ve tüm havam burada söndü. Ani fren yaparak arabayı durdurduğumda kapılarımı kilitledim.

Öndeki aracından bir hışım inip yanımda bitti ve camımı kıracakmış gibi vurmaya başladı.

"Aç şu camı!"

"Çekil önümden, polis çağırırım."

"İklim, aç şu camı dedim."

"Ben de sevgilinin yanına dönmeni söylemiştim."

"İn de konuşalım hadi."

"Konuşmak istemiyorum."

"Ama benim anlatacaklarım var."

"Dinlemek istemiyorum."

"Dinleyeceksin," dedi eliyle yüzünü sıvazlayarak. Zor sabrettiği her halinden belliydi. İsterse etmesindi. "Ben seni dinledim." Sessiz kaldım. "Seninle konuşana kadar buradan gitmeyeceğim."

Bir an önce gitsin diye arabadan indim ama onun konuşmasına fırsat vermeden onu itip bağırmaya başladım.

"Senden nefret ediyorum! O kızdan da nefret ediyorum! Sırf Arslan'la beni gördün diye, sırf onu seveceğimi söyledim diye bana verdiğin sözü unutup en yakın arkadaşlarımdan biriyle olmaya kalktın."

"İklim!" Bileklerimden tutup yüzüme baktı. "Göründüğü gibi değil."

"Bırak!" Ellerimi bırakması için hamle yaptım ama etkili olmadı. "Klişe cevaplarını da kendine sakla."

"Sakin olursan anlatacağım."

"Olmuyorum lan!" Ayağımı yere vurup yüzüme düşen saçları çekmek için kafamı geriye attım. "Sakin falan olmuyorum. Ben gidip kendimi Kerem'in ya da Çetin'in kollarına..."

USLANMAZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now