41

1.8K 196 42
                                    

1 yıl sonra

- Ecmel pişti mi?

- Sadece iki dakika! Biraz sabırlı ol!

- Hadi ama saatlerdir bekliyorum.

- O kadar zaman bekledin iki dakika daha bekle!

- Bir ömür beklerim seni!!

- Kes şunu!

İkimiz aynı anda gülünce Eren bize tuhaf tuhaf bakmıştı. Dayanamayıp kafasına hafifçe vurdum.

- Gülsene!

- Gülmek zorunda mıyım?

- En iyi kardeş olmak bunu gerektirir.

- Anlamıyorum. Bu gün gidiyoruz. Üzgün olmamız gerekmez mi?

ikimiz de aynı anda göz göze gelince sustuk.

- Şimdi de sustunuz?

- Sen kahvaltı yapsana!

Asel'in Eren'nin ağzına zeytin ve peyniri aynı anda sıkıştırması kahkaha atmama sebep olmuştu.

- Öldüreceksin evimizin direğini.

Şimdi üçümüz de kahkaha atıyorduk.

- Tamam gülmeyi kesin. Hazır mısınız? Çantanız,biletleriniz ve pasaportlarınız?

- Ben hazırım dört kere baktım hepsine.

- Sanırım bende?

Bu sefer gözler bana dönmüştü.

- Gitmesek mi?

- Saçmalama hayallerinin şehri? Bunun için çok çalıştın,şimdi vazgececek misin?

- Korkuyorum işte.

- Yanımızda madam olacak. Sakin ol.

- Tamam hadi kahvaltınızı yapın çıkalım.

***

Kusmamak için kendimi sıkıyordum. Uçaktan indiğimden beri başım dönüyor ve kusacak gibi oluyordum.

Başımı kavrayan ellerim çekilince gözlerimi açtım.

- Ecmel iyi misin?

- Başım çok kötü...

- Ecmeğl! Ne oldu?

Tanıdık ses yankılanınca başımı kaldırdım.

- Madam ben iyim,sadece başım ağrıyor gerçekten.

- Hadi gidelim de dinlen.

Eren bana yaklaşınca koluna sarıldım, yürümeyi sürdürdük. Yol boyunca midem daha çok bulanmıştı. Sonunda otele gelince hiç beklemeden midemdekileri çıkarmıştım. Biraz daha rahatlayınca elimi ve yüzümü yıkayıp vakit kaybetmeden yatmak için yorganı kafama kadar çekmiştim.

***

Gözlerimi açtığımda en son olanları anımsadım. Uyku bana o kadar iyi gelmişti ki, çok enerjik uyanmıştım.

Esneyip yataktan doğruldum,kapı çalınca başımı hızla örtüp kapıyı açtım.

- Uyandın mı? Daha iyi görünürsun! Hadi kahvaltıya inelim!

- Eren nerde?

- O mu? Bu arada bir haberim var, Charles burda.

- Bunu bekliyordum zaten.

- Duyguları hâlâ aynı bence Ecmel.

- Emin değilim,eskiye oranla çok farklı davranıyor.

- Korkuyor Ecmel! En azından böylece sana yakın.

- Asel aramızda arkadaşlıktan öteye giden bir şey yok,olamaz da.

- Farkındayım ama onun duyguları değişmedi onunla yakın olman ne kadar doğru hâlâ kestiremiyorum.

- Anlıyorum zaten sandığın gibi yakın değiliz.

- Peki o? Biliyorum tamamen unutmadın ama en azından bir düşün?

- Asel lütfen olan oldu ve geçti.

- İnkar etme onu seviyorsun işte, zaman bir şey değiştirmedi hâlâ heyecanlanıyorsun.

- Hadi gidelim!

- Neden inat ediyorsun ki? Kabul et işte!

- Yarın başlayacağız değil mi? Şaka gibi şu an fransadayız! Tam şu an pencereden baksak Eyfel kulesi ordan göz kırpacak!

- Konu kapanmıştır demen yeterli! Eyfel kulesi mi gerçekten mi! Bekle!

Her şey bittmişti umutsuz vaka olmak kimseyi mutlu etmezdi. Artık onu sevmiyordum,zor olmuştu unutmak ama onu sevemezdim.

Onu sevmem doğru olmazdı. Kafam karışmıştı yine! Bu konu hakkında en ufak bir ayrıntıyı düşünmeye başlasam artık içinden çıkamıyordum.

Beynim onu unuttuğumu vurgularken kalbim belirsizlik içindeydi. En yersiz zamanda bile hızlanıyordu,bunun bir açıklaması yoktu. Zamanla bunun da geçeceğine inanıyordum sadece.

Kocaman bir yıl boyunca bir kere bile iletişim kırmamıştık. Bir kere bile dönmemişti,ona karşı olan duygularım ve ona olan hayranlığım sönmek zorundaydı.

Bu ikimiz için de en doğrusuydu.

- Ecmel dur! Düşeceksin!

Aselin sesini duyduğumda çok geçti çünkü merdivene doğru kaymıştım.

Başımın bir bedene çarpmasıyla hızla geri çekilmiştim. Bu tanıdık koku!

Gözlerim onu bulduğunda kalbim bir daha bana ihanet etmişti!

Tencere Tava|✓Where stories live. Discover now