44

1.7K 181 34
                                    

Cesaretimi toplamam uzun sürsede sonunda kendime güvendim ve başımı kaldırdım. Gözlerinin derinliklerini gördüğüm o an söylemek istediğim o cümleyi unutum..

Zamanın donmasını istedim tam o an... Gözlerinin içine uzun uzun bakmak istedim,hiç bir şeyi dert etmeden, mesafelere gerek duymadan başımı omzuna koymak istedim... Orda uzunca bir süre kalmak istedim...

Acı gerçek şu ki bunların hiç biri mümkün değildi... Hayalerim ve isteklerim bile sadece sekiz saniye sürdü. Evet sekiz saniye! Saniyeleri saymıştım. Kendimi daha çok kaptırmaktan korktum.. Başımı çevirdim. Gözlerim doldu o an. Olabildiğince başımı çevirdim,gözlerimin dolduğunu görmesini istemedim.

Basit bir cümle kurmak kolaydı asıl zor olan kelimeleri bir araya getirip konuşmaktı. Konuşmaya çalıştığımda ne kadar zorlasam da sesim çıkmıyordu. En son tüm gücümle konuştum.

- Her zaman arkadaş kalabiliriz.

Vereceği tepkiyi tahmin etsem de merak ediyordum.Bir şey söylemeyince merakla ona döndüm. Elleriyle uğraşıyordu. Söylediklerim onu rahatsız mı etmişti? Başını çevirdi beni görünce. Kaçamak bakışları beni daha çok meraklandırıyordu. Fakat yüz ifadesinden anladığım kadarıyla zorlanıyormuş gibi bir hali vardı. Tıpkı can çekişen ben gibi..

Masaya konan bardakların sesi bizi tuhaf sesizlikten kurtarmıştı. O an kafama dank eti. Zaman ve mekan ne kadar değişirse değişsin kalbimin ritmi onun varlığında hiç değişmiyordu. Basit bir aşk değildi,daha önce de aşık olduğumu sandığım anlar olmuştu. Hatta ona ilk ilgi duyduğum zamanlar bile böyle bir şey yaşamamıştım. Bu güne kadar hiç bir zaman kalbim böyle atmamıştı. Nefessiz kaldığım anlar oluyordu. Soluklanmanın zor geldiği anlar. İçimdeki  korku her geçen gün artıyordu. Hissettiğim duyguların altında ezilmekten korkuyordum.

Kendimden kaçıyordum! Kendi duygularımdan,kendi hisslerimden. Sonu olmayan bir yola doğru koşuyordum ama bildiğim gerçek şuydu ki ben her düştüğümde daha çok kayboluyordum bu yolda. Kendi soluklarımda soluksuz kalıyordum...

Gözlerimden akan yaşlar savaştığım bir yıl boyunca kaybettiğimi açık bir şekilde yüzüme vuruyordu. Etrafımdaki sesler uğultu halini aldığında içimde tutuğum acı her yanımı sarmıştı. Aylarca bastırdığım duygularım kendini iyice beli ediyordu ve bunlarla baş etmek beni zorluyordu.

O an sadece kaçmak istedim gerçeklerden, fakat her yerde anılar ve acılar vardı. Her şey bir araya geliyordu. Dayanılmaz bir hal alıyordu.Oturduğum yerden doğruldum. Gözlerimi kapattım sıkıca. Karanlık beni daha çok içine çekiyordu. Kısık gözlerle bakıyordum. Kayıtsızca etrafıma baktım. Hiç bir şey tanıdık gelmiyordu. Aksine her şey daha çok üzülmeme neden oluyordu. Işık beni rahatsız ediyordu.

Hiç bir şeyi umursamadan dışarıya kaydı gözlerim. Kaçmak istedim her şeyden. Kaçıp gitmek... Beynim ayaklarıma koş emri verdiğinde çoktan çıkmıştım dışarı.

Nereye,kime, nasıl diye düşünmeden süratle koştum. Bilmediğim sokaklara girdim, tanımadığım insanlara çarptım, soluksuz kaldım hatta düştüm ama hiç üşenmeden ayaklandım ve koşmaya devam etim.

Gözlerim yanıyordu,canım acıyordu ve çaresizlik bir visirüs gibi hızla yayılıyordu ruhuma. Elimden gelen tek şey koşmaktı.. Her şeyden, herkesten ve kendimden. En çok kendimden...

Enerjim tükenince olduğum yere yığılıp kaldım. Gözyaşlarım durmaksızın artıyordu. Kaybolmuş hissediyordum. Her şeye karşı artan öfkem beni bir şeyler kırıp dökmeye sevk ediyordu.

Parmaklarımı avuç içime doğru bastırdığımda hiç acı duymadığımı fark ettim. Bu kadar mı acıyordu canım? Acı duymayacak kadar mı?

Kendi kendime gülmek istedim. İstediğim olmuş muydu! Mutlu muydum! Hayır dedikçe inanmış mıydım bu yalana! Gerçek bu kadar mı acıtmıştı canımı!

- Ecmel!

Gözlerini gördüğümde öfkem iyice artmıştı.

- İyi misin? Ecmel?

- Neden merak mı etin? Oysa en çok sen yaktın canımı! Neden hiç bir suçun yokmuş gibi bakıyorsun! Neden! Sen bırakıp gitmedin mi! Bir kere bile arama gereği duymadan! Ama ben o kadar aptalım ki senin için buraya geldim!

Tencere Tava|✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin