GM | 5 | Kâbusların Pençesinde

3.5K 332 210
                                    

🪦

9 Mart Pazartesi.
İsveç/ Raven Malikânesi

Keskin cümlelerin yankı yaptığı zihnim, bilinmezliğin zehirli suyuna batırılmış gibiydi. Ayaklarım adım atamamak konusunda inat ediyordu. Kirpiklerim kırpılmamakta ısrarcıydı. Kargaların iç gıdıklayan sesleri aklımı karıştıramayacak kadar zayıf kalıyordu.

Bedenim üşümüyordu. Karşımdaki insanların her birini tanıyacak olmak bir yandan ruhumu ısıtırken diğer yandan kötü hissettiriyordu. Artık en büyük korkumla baş başaydım. Önümde onlarca belirsiz insan duruyordu. Hangisinin katil olduğunu bilemiyor olmam ailemden uzak hissetmeme sebep olmuştu. İkilemdeki düşüncelerimi es geçmeliydim.

Herkes şüpheliydi ama hepsi ailemdi.

Bana doğru koşturarak gelen, tahmini dört beş yaşlarında bir erkek çocuğunu görünce kaşlarım havalanmıştı. Ağzından çıkan dumanlar havanın içinde kaybolurken nefes nefese önümde durdu küçük çocuk. Yemyeşil gözleri ve siyah saçlarıyla bana birini hatırlatmıştı.

Sanki yaklaşmaya çekinir gibi yavaş bir adım attı. ''Nora?'' dedi sorarcasına, oldukça aksanlı bir şekilde.

Kim olduğunu tam olarak çözemesem de bu çocuk sayesinde tabanlarıma güç gelmişti. Aramızdaki güven sınırını aşmamak için ona doğru sadece iki adım yaklaştım.

''Merhaba,'' dedim kibarca. ''Evet, ben Nora, peki ya sen kimsin?''

Heyecanlı bir nefes alırken gözleri bir anlığına yanımdaki Kuzey'e kaydı. Ondan güven alıyormuşçasına bana doğru bir adım daha attı.

''Ben Deniz,'' dedi ve tokalaşmak için elini uzattı.

Göz ucuyla gördüğüm kalabalık bize gülümseyerek bakıyordu ama benim gözlerim Deniz'deydi. Kolumu uzatarak küçük elini kavradım.

''Tanıştığıma memnun oldum, Deniz,'' dedim gülümserken. Aniden elimi bırakıp bacaklarıma sarılınca şaşkınlığım daha da artmıştı.

''Hoş geldin, Nora Dedektif!'' dedi sevecen bir tavırla. Başını kaldırıp bana baktı ama kolları hâlâ bedenime, daha doğrusu bacaklarıma sarılıydı. ''Seninle tanışmak en büyük hayalimdi! Ben de büyüyünce bir Dedektif olmak istiyorum.''

Şaşkınca gülerek onu kolundan kavradım ve bedenimden ayırdım. Yere çöküp aynı hizaya geldiğimde gözlerini daha yakından görebilme fırsatını yakalamıştım. Yeşil renkli iri gözleri, beni içine çekebilecek kadar güzeldi. ''Çok başarılı bir dedektif olacağına eminim Deniz,'' dedim gülümsemem genişlerken.

Onun da kocaman bir gülümseme sergilediği sırada Kuzey de benim gibi yere çöktü. ''Sanırım birileri ben yokken oldukça şımarmış, değil mi Küçük Balık?'' dedi ciddiyetle.

Deniz'in gözleri en iri hâlini alırken hızla Kuzey'in boynuna sarıldı. Kuzey'de onu sıcak bir sarılmayla karşılayınca ön yargılarım suratıma bir tokat gibi çarpmıştı. Deniz'in Kuzey'le arasında bağlantıyı henüz çözememiştim ama aklımı kurcaladığı doğruydu.

''Seni çok özledim Ayıcık,'' diye karşılık veren Deniz, fazlasıyla mutlu görünüyordu. Birbirleri hitap şekillerine imrensem de sesimi çıkartmamıştım.

Ayağa kalkarak babama baktım. Hüzünlü bir gülümsemeyle bana doğru yürüyordu. Temkinli adımlarla ona yaklaştığım zaman kollarını iki yana açtı.

''Merhaba baba,'' dedim kollarının arasına girerken. Yüreğimde filizlenen sıcacık duygu, beni afallatmıştı ancak mutlu olduğumu inkâr edemezdim.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz