GM | 30 | Siyah ve Beyaz

2.2K 287 43
                                    


🪦

16 Mart, Pazartesi, 09.56

Sakin ve sıradan bir pazartesi kahvaltısını daha geride bırakmıştım ve bütün hazırlığımı bittikten sonra malikânenin bahçesine çıkmıştım. Diğerleri de hazırlanıyordu. Kuzey'in babaannemin ilacının cüzi bir miktarını doldurduğu şişe yanımdaydı ama daha önceden bu ilacı kontrol ettiğim için ilaç azalmıştı. Bu yüzden de Kuzey, yenisini getirmek için babaannemin katına çıkmıştı. Esas işim o ilaçla idi. Aklımdaki yapbozun son parçası bu ilaçtı. Bugün katilin aklımdaki kişi olduğuna emin olacaktım.

Elimdeki ilaç şişesini kemerime sıkıştırırken Sarah yanıma doğru yürüyordu.

"Benim biraz işim var Sarah, o sırada senin Bayan Norris'le ilgili araştırma yapmanı istiyorum," diye açıkladım ve bahçedeki küçük çardağın tahta korkuluklarına sırtımı dayadım. "Onun geçmişine dair birçok şey bulman gerekiyor. Rosa da dâhil olmak üzere... Benim ise biraz işim var; bir yere gitmem lazım. Ben gelene kadar araştırma yaparsan ciddi anlamda yardımın dokunur."

"Benden istediklerini oldu bil... Ama kafam karıştı ahbap." Sarah tek kolunu korkuluklara yaslayıp bana doğru döndü. "Tek başına mı gideceksin? Bu tehlikeli değil mi sence de? Sonuçta amacımız kanıt bulmak, birlikte de bulabiliriz."

"Öncelikle yardımcı olacağın için teşekkür ederim," dedim tebessüm ederek. "Ancak tek amacımız o değil, Sarah. İnan bana burada daha farklı işler dönüyor."

Etrafı süzen gözlerim gözlerine dönmüştü; yavaşça. Şaşkındı. Ne demek istediğimi anlamıyor olmalıydı.

"Neyden bahsediyorsun tam olarak?" dedi malikâneye bakarken. "Sence Bayan Norris daha da kötülerini yapabilir mi? Bizi öldürmeye çalışabilir mi veya ölmemize neden olabilir mi?"

"Hayır," dedim kaşlarımı çatarak. Ona doğru dönüp başımı iki yana salladım. "Bu da bir ihtimal ki zaten mistik güçleri kullanarak bunu hedefliyor gibi duruyor. Fakat benim söylemek istediğim bu değildi. Neden böyle anladın? Bildiğin bir şey mi var?"

Hafiften gerilse de yüzünü bana çevirmedi. Doğrudan malikâneye içine bakıyor, ardı ardına yutkunuyordu. "Sadece korkuyorum dostum, hepsi bu."

Evet, korktuğu doğruydu. Bunu ifadesinden ve davranışlarından anlamak kolaydı. Ancak sakladığı bir şeylerin olduğunu da sezmiştim. Sanki içten içe onu kemiren bir endişesi vardı ve şüpheli bir durumu kendi içinde anlamaya çalışıyordu; düşünceliydi.

"Aslına bakarsan..." dedim onu konuşturmak için. "Benim de bazı endişelerim var. Zira buraya geldiğim günden beri birçok cinayetin işlendiğini öğrendim. Her ailede onlarca cinayet olabilir elbette. Ama bu cinayetler somuttur. Biz soyut kavramların kurbanı oluyoruz."

Gözlerini bana çevirerek, "Yani bizi öldürmek istemeleri de bir seçenek, değil mi?" diye mırıldandı.

Başımı salladım. "Evet, acı ama gerçek, Sarah. Bize yapılan rivayetler de bunun bir göstergesi. Yine de senin tam anlamıyla ne için endişelendiğini anlayamadım."

Elini gelişigüzel bir şekilde havada salladı. "Boş versene patron, öyle bomboş bir telaşa kapıldım işte," dedi ve yüzünü yeniden malikâneye çevirdi. "Araştırma yapacağım, hem de çok sıkı bir araştırma!" Biraz sinirliydi.

Her ne kadar bana kendini açmak istemese de sakladığı bir şeylerin olduğunu anlamıştım. Şu an dikkatimi aklımdaki plana verecektim ama bu konu henüz kapanmamıştı.

"Pekâlâ, Sarah, ama ne olursa olsun şunu unutma; eğer bir şeyin olabilme ihtimalini düşebiliyorsan, o şey mutlaka gerçekleşebilecek bir şeydir," diyerek tek kaşımı kaldırdım. "Geç olsun güç olmasın sözü, hiçbir olay örgüsünü çözümleyememenin tesellisi olamaz."

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Where stories live. Discover now