GM | 27 | En Büyük Korku

2.8K 286 102
                                    

Kitap okuyarak biraz da olsa dinlenebildiğim cumartesi gününün aksine, pazar günü benim için yine çalışmakla geçiyordu. Küçük kızın ailesinden hiçbir haber yoktu. Hatta kayıtlara göre böyle bir kız doğmamış olarak görünüyordu. Devlet bu işe el atmaya çalışınca ailemiz soyluluğunu kullanarak kızı evlatlık almak istemiştik ancak henüz davanın görülebilmesi için erkendi. Küçük kız ise hâlâ benimle beraber kalıyordu. Yani Kuzey'in odasında.

Dün gece Kuzey, Sarah ve Simon'la genel bir konuşma yapmıştım. Simon'ı her ne kadar bu işin dışında tutmak istesem de bana yardımcı olacağını söylemişti. Bu konuda emin değildim. Fakat zor bir zamanda bana yardımcı olabileceği düşüncesiyle Simon'a onay vermiştim.

Çatı katındaki eski mutfağa mühür vurmuştum, zira hafta içi incelemeye alacaktım. Babaannem ise çatı katına geri dönmüştü. Durumunu sıklıkla kontrol ediyordum. Zehirlendiği düşüncesi aklımdan bir türlü çıkmak bilmiyordu.

Bu sabah hep birlikte Stockholm'e alışverişe gitmiştik. Girdiğimiz mağazalar on beşinci yüzyıla kadar insanı geçmişe götürebiliyordu. Babaanneme, Bay Carl'ın balo davetine gitmek istemediğimi söylediğimde bir an bile düşünmeden itiraz etmişti. Ben de baloyu bir soruşturmaya dönüştürmeye karar vererek gitmeyi kabul etmiştim. Bu yüzden İsabelle halanın bana aldığı siyah, kabarık etekleri yere sürünen balo elbisesini giymek zorundaydım. Ancak o elbiseyle ilgili aklımda harika bir plan vardı.

İki gün boyunca bütün aile üyelerinin odalarını gezerek Linda halayla ilgili türlü türlü bilgiler toplamıştım. Cinayetin kanıtlarını sakladığım dosya, epey kabarık bir hâle gelmişti. Katil hâlâ ortada yoktu. Lakin şüpheli listem gün geçtikçe azalıyordu. Bu sabah gittiğimiz alışverişte bile bütün herkesi soruşturmuştum. Kendime dinlenmek için hiç vakit ayırmıyordum. İşimi yapmalı ve bir an önce sırları açığa çıkartmalıydım.

Ayrıca dün akşamüstü gizlice Clara'nın odasına girerek o gizli kutuyu bulmuştum. Kuzey ile geçitlerden çıktıktan sonra şans eseri gördüğümüz o kutunun içinde Clara'nın ölen oğlu Liam'a ait olan eşyalar vardı. Clara'nın anlamaması için üstü kapalı bir soruşturma yaptığımda da o gün kutuyu alarak Liam'ın mezarına gittiğini öğrenmiştim. Yani, bir gizem daha çözülmüştü.

Linda'nın ölü bulunduğu kattaki asansöre takılmış olan ama daha sonra birileri tarafından çıkartıldığı için DNA birimine gönderdiğim asma kilidin sonuçları çıkmıştı. Fakat tam da tahmin ettiğim gibi o kilitten bir kanıt çıkmamıştı. Birileri işini iyi yapıyor olmalıydı.

Balmumlarını gördüğüm odayı dün öğleden sonra incelemeye almıştım. Babaannem her ne kadar balmumlarının yakılmaya gönderildiğini söylese de içimin rahat edebilmesi için son kez kontrol etmem şarttı. Sonuç yine olumsuzdu. Odanın her köşesini incelesem bile elime bir kanıt geçmemişti. Sadece balmumlarının parke zeminde bıraktığı iz vardı, o kadar. Nina'nın balmumunun durduğu yerde ise hiçbir iz yoktu ki zaten ben o balmumunun ben odadayken aniden oraya geldiğini iyi biliyordum. Mistik bir gücün varlığı bir müddettir ensemdeydi.

Hafta sonunu garip kılan bir detay vardı. Neredeyse çoğu kişi kâbus görmeye başlamıştı. Bayan Norris haddini aşıyor ama benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Çünkü bu işin ucunda ölüm vardı ve rivayetlerin kontrolü Bayan Norris'in elindeydi. Hepimiz birer kuklaydık. Bu yüzden Bayan Norris'e fark ettirmeden bu işi halletmemem gerekiyordu.

Peder Samuel bana, ailemin lanetli olduğunu söylediğinden beri endişem artmıştı. Pederin söylediklerini derince düşündüğüm zaman bana zehirli sarmaşıklardan kurtul, demesinin nedenini kavrayabilmiştim. Zehirli sarmaşık derken, Bayan Norris'ten bahsediyordu. Zira Bayan Norris, eskiden rahibeydi ve Peder Samuel'in kilisesinde çalışıyordu. Bu bilgiyi de hizmetli Bayan Sofie'den öğrenmiştim.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin