GM | 17 | Geçmişten Gelen

2.7K 313 125
                                    

Gergindim. Balmumu heykellerinin yakıldığını öğrenmek... Aklımda bin bir farklı senaryo ve onlarca ihtimal dönüp duruyordu. Gördüğüm, dokunduğum ve hatta... En ufak ayrıntılarına kadar dikkatle incelediğim balmumu heykelleri, gerçekte neydi?

Gerçeği gizleyen bakışlarımla babaannemin mavi gözlerine bakmaya devam ettim. Zayıf bir gülümseme sergiledim.

"En iyisini yapmışsınız babaanne," dedim ustalıkla kontrol edebildiğim sesimle. "Dedem mi eritti?"

Babaannem başını iki yana sallarken, "Hayır, hayatım," dedi. "Bugün öğleden sonra eritilmesi için gönderdik. Uzun zamandır bir odada eritilmeyi bekliyordu. İkinci katın batı kanadı Linda'dan sonra kapatıldığı için bizim de diğer odaları boşaltmamız gerekiyordu. Balmumu heykellerini mahzene kapatmak yerine eritmenin vakti geldiğini düşündüm."

Rahatladım. Hatta gerilen vücut kaslarım bir bir açılmaya, gevşemeye başlamıştı. Sanırım biraz kandırıldık Nora, boşu boşuma gerginlik...

Rahatladığımı belli etmeden ifadesizliğimi korumaya çalıştım.

"Hiç fark etmemişim. Evde olmadığım bir zamana denk gelmiştir herhâlde," diye geçiştirdim. Muhtemelen öğleden sonra ben uyurken bu işi halletmişlerdi. "Biliyor musun, ben de yıllar önce bir heykel kursuna gidiyordum babaanne. Bu yüzden merakım fazladır, keşke gitmeden önce ailemizin onur simgelerini görmeye fırsatım olsaydı," diye bir şeyler uydurdum babaannemin şüphelenmemesi için.

Gülümsedi babaannem. "Yetenekli olduğunu her daim biliyordum. Eğer daha önce bu konu hakkında konuşmuş olsaydık, sana her atamızın heykelini gösterip tek tek hikâyelerini anlatırdım."

"O kadar çok muydu?" diye sordum bilmezden gelerek.

"Elbette," dedi asilce. "Burada doğup büyüyen ve ölen her mühim atamızın heykeli vardı."

Yalancı bir gururla gülümsedim. "Bu çok onur verici, bir gün Raven ailesi hakkında her şeyi öğrenmek isterim. Oldukça köklü bir geçmişimiz var ve soyadımızın nereden geldiğini dahi bilmiyorum."

Yüzümü asarak üzgünmüşüm gibi iç çektim. Bu konuyla yakından ilgileneceğini biliyordum. Babaannem aileye ve onura haddinden fazla değer verirdi.

"Ah ah," dedi hüzünle karışık bir gururla. "Raven ailesi ve ailemize ait Raven Malikânesi dört yüz yıldır varlığını koruyor. Artık kimse malikâneyi ve geniş aile hayatını önemsemiyor ama oldukça önemlidir."

"Kesinlikle," diye katıldım ona. "Eğer bir şansım olsaydı burada büyümek, yaşlanmak ve ailemizi tanımak isterdim. Ama tabii, dört yüz yıl dediğine göre ilk aile üyesi oldukça güçlü biri olmalı."

İfadesi hoş bir hale bürünürken, "Seigneur Christoffer Raven," dedi, gurur duyuyordu. "Hikâyesini dinlemek ister misin?"

"Elbette," dedim nazikçe. İşime yarayan bilgiler olacağına emindim.

"Yıl 1645..." diye anlatmaya başladı. "Seigneur Christoffer, o zamanlardaki en zengin ailenin çocuklarından biriymiş. Çok yakışıklı, aynı bizler gibi mavi gözlü, kara saçlıymış... Daha sonra bütün ailesini ve kardeşlerini yangında kaybetmiş. Yalnız kalmış ve kilise ona el uzattığında kilisenin koruması altına girmiş... Ah eski zamanlar... Seigneur Christoffer, kilisenin hâkimiyeti altındayken gençlik çağlarına erişmiş ve papaz olma kararı almış. Lakin bir gün, karşısına köyün en güzel kadını çıkmış; Nina... Bir ormanda karşılaşmışlar, Nina at biniyormuş ve Christoffer onu görür görmez âşık olmuş. Nina'nın güzelliği dillere destanmış, masmavi gözleri ve simsiyah uzun saçlarıyla tüm erkekleri büyülermiş... Christoffer, Nina'yla evlenmek istemiş ama kilise izin vermemiş. Christoffer'ın bir din adamı olmasını, hayatını Tanrı'ya adamasını istiyorlarmış. Fakat Christoffer kaçmış ve Nina'yı da ailesinden kaçırmış. Ah anne Nina, çok sevmiş Seigneur Christoffer'ı... Birlikte şu an bulunduğumuz yere gelmişler ve bu malikâneyi keşfetmişler... Bu malikâne de onlara çok ama çok eski atalarından kalmaymış ama o zamanlar kimsesiz, ıssız, yıkık dökük bir malikâneymiş. Ama Nina; bununla başa çıkabileceklerini, hayatlarını en baştan kurabileceklerini söylemiş ve inanmış. Christoffer, Nina'nın inancının büyüklüğüne hayran kalmış, bu malikâneyi en baştan yaratmışlar. Sonra yıllar geçince tam altı tane çocukları olmuş. Mutlu bir hayatları varmış... Ta ki o kara güne kadar."

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Where stories live. Discover now