GM | 16 | Gömülen Sırlar

2.9K 315 134
                                    

🪦

Dudaklarımdan çıkan güçlü çığlığa engel olamazken o şey, arkamdan nefes nefese koşuyordu. Bilinmez şeyi işitebiliyordum. Bilinmez şeyi hissedebiliyordum. Bilinmez şeyin varlığını sezebiliyordum. O bilinmezdi.

Aklımı tamamen yitirmiştim.

Gözlerimin önüne gelen türlü türlü senaryo beni batağa sürüklerken adımlarım hızla kendini öne atıyordu. Tenime çarpan havayla arkama bakmaya çalıştım ancak karanlıktan başka bir şey yoktu. Sadece varlığını hissedebildiğim ve hırıltısını duyabildiğim şey vardı arkamda... Her yer karanlıktı. Bilinmez şey, neredeyse bana yetişmişti.

"Kimsin sen?" diye bağırdım koşarken. "Uzak dur benden! Git buradan lanet olası, git!"

"Dedektif!" dedi Kuzey. Kalbim artık daha hızlı atıyordu. "Dedektif, neredesin?"

Aklıma gelen ani planla tabanlarımın gücünü arttırdım. "Kuzey, buradayım! Olduğun yerde kal ve bana seslenmeye devam et!" dedim nefes nefese.

Arkamdan gelen şeyin varlığı hâlâ ensemdeydi. Ancak pes etmeye hiç niyetim yoktu. Kuzey bir yandan telaşla bana sesleniyordu ve ben son gücümle koşuyordum.

Aniden yüzüme çarpan sert uzantıların ne olduğunu bilmesem de hızımı yavaşlatamamıştı. Gözlerim karşıdan gelen zayıf bir ışık gördüğünde yüz, iki yüz metre sonra sağa döneceğimi anlamıştım.

Bu tünelin her yanında sarmaşık benzeri şeylerden vardı. Yüzümü sıyıran ve bedenime çarpan hiçbir şey beni yavaşlatmaya yetmiyordu. O şeyin varlığı ise hâlâ hırıltılar eşliğinde ardımdan geliyordu.

Kuzey'in sesine ilerlemeyi sürdürerek sağdaki sapağa yaklaştım. Hızımı ayarlayamadan aniden sağa dönünce çarpıştığım bedenle beraber çığlık çığlığa yere yuvarlanmıştık.

"Dedektif!" dedi kollarını hızla bana saran Kuzey.

Aceleyle kollarının arasından kurtulup tükenmiş ciğerlerime rağmen pes etmeden ayağa kalktım ve arkama baktım. Kimse yoktu.

"Fenerini ver!" diye bağırdım.

Kuzey telaşla ayağa kalkarak fenerini bana uzattı.

Az önce çıktığımı tünelin başına gelip feneri içeriye tuttum. Karanlıktan başka hiçbir şey görünmüyordu. Ama birinin koşarken çıkarttığı ayak seslerini duyabiliyordum. Nefes almakta zorlansam dahi elimi ağzıma kapatıp Kuzey'e dinlemesini işaret ettim.

"Kimdi o?" dedi endişeyle. Onu duymuştu. Başımı bilmiyorum, der gibi iki yana sallayarak kendimi aniden yere attım ve gözlerimi yumdum. Nefes almakta zorlanıyordum.

Kuzey, hızla beni kucağına aldı. Aşağı indiğim merdivenlerden dikkatle yukarıya çıkarken elimdeki feneri önünü görebilmesi için yukarıya tutup başımı göğsüne yaslandım. Tükenmiştim. Gerçekten artık hâlim kalmamıştı.

Kısa bir süre sonra dönen merdivenler bittiğinde Kuzey'in geçidin girişine iki tane demir sopa sıkıştırdığını gördüm. Artık ciğerlerim biraz daha rahattı. Kuzey beni geçit kapağının dışına bıraktıktan sonra kendisi de hızla dışarıya çıktı.

Bir eliyle geçidin kolunu aşağı doğru indirerek diğer eliyle geçit kapağının arasına sıkıştırdığı demirleri aldı. Fakat ben merdivenin kenarına yatmıştım ve onu izlemekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Demirleri geçidin kapağına sıkıştırırken zorlanmış olmalıydı ama itiraf etmek gerekirse bu yaptığı zekice bir eylemdi.

Geçidin kapağı kapanırken Kuzey, yanıma oturup beni yeniden kucağına aldı. Başımı göğsüne gömerek saklanmaya çalıştım. Neden saklanmaya çalıştığımı bile bilmiyordum. Kalbimdeki amansız his geçmiyordu.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin