GM | 11 | Gizlenmesi Mümkün Olmayan

2.8K 312 124
                                    


Ellerimin arasında tuttuğum bardağı daha sıkı kavradım. Parmaklarım titriyordu. Sesler... Sesler yükseliyordu. İçtiğim su boğazımdan aşağı serin bir yol alırken bardağı kenara bıraktım ve karanlık odadaki küçük yataktan kalktım. Adımlarım benden bağımsızdı. Kapıyı açıp koridora çıktığımda sesler artık duyulabilir düzeydeydi.

Yan odadan geliyor olmalıydı. Parmak uçlarımda yürüyerek yan odanın kapısına yaklaştım.

''Hadi ama Marcus, bu oldukça kolay bir teklifti,'' dedi bir kadın. Kim olduğunu çözemiyordum. Uğultu fazlaydı.

''Kabul edemem,'' dedi Marcus. Marcus... Babam.

''Tek yapman gereken onu ailemizden uzaklaştırmak,'' dedi kadın ısrarla. ''İyi bir iş teklifi yaparak onu uzaklaştırabilirsin... Sana güvenmek istiyorum.''

''Bu konuda güvenme,'' dedi babam.

''Ah kuzgunlar aşkına!'' diye yakındı kadın ve bir vurma sesi. ''Yine bildiğini okumakta ısrarcısın. Eğer küçük kız kardeşin Linda'yı aileden uzaklaştırmazsan kavgalar büyüyecek!''

Linda... Ondan mı bahsediyorlardı? Onu aileden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.

Işıklar aniden kesildi. Koridor gitgide karardı ve uzamaya başladı. Arkamdan bana yaklaşan birilerinin olduğunu hissedebiliyordum. Hızla arkamı döndüğümde benden oldukça uzun bir kadınla karşı karşıya geldim.

''Bu geç saatte neden uyanıksın hayatım?'' dedi beni kucağına alırken. ''Çoktan gece yarısı oldu.''

Gözlerim kadının yüzüne döndüğünde şok yaşamıştım. Geniş ağzı kulaklarına kadar uzuyor, gözleri alnına yükseliyordu. Başını yavaşça yana yatırdı.

''Gece yarısı, gece yarısı, gece yarısı, gece yarısı, gece yarısı...''

Tiz bir seste söylediği kelimeleri sanki iki kişi söylüyormuş gibiydi. Biri ince, diğer kalın iki ses...

Korkuya çığlık atmaya çalıştım ama sesim çıkmıyordu. Sadece ağzım kocaman aralanmıştı. Dudaklarım yırtılana kadar ağzımı açtım, açtım, açtım...

Duvarın üzerindeki devasa saat çanını çalınca gece yarısı oldu. Saatin sesi kadının ısrarla söylediği kelimeye karışıyordu.

Gece yarısı...

•••

11 Mart Çarşamba, 07:12

Gözlerim aniden açıldığında karşılaştığım ilk şey yatağımın tahta tavanıydı. Hızla etrafımı taradım. Neler oluyordu? Yine garip rüyalar görüyordum.

Aniden yataktan kalkarak pencere kenarına yürüdüm. Güneş yeni doğmuştu ama hava siyaha çalan bir gri tonundaydı. Kasvet bulutlara çökerken karşımdaki mezarlıkta kargalar uçuşuyordu. Seslerini duyabiliyordum.

Apar topar camı açıp buz gibi havanın içeriye girmesini sağladım. Bedenim oldukça üşüyordu. Bacaklarıma baktığımda çıplak olduğumu görmüştüm. Üzerimde de bir şey yoktu. Sadece iç çamaşırları.

Bu da ne demekti? Baş ucumdaki abajuru açıp odanın içine daha iyi bakma fırsatını yakaladım. Görünürde bir gariplik yoktu. Zihnimin sınırlarını zorlayarak düşündüm ve nefesimi tuttum.

Ne zaman uykuya dalmıştım? Bir cevap yok.

Neden çıplaktım? Bir cevap yok.

Başımdaki keskin sızının nedeni neydi? Bir cevap yok.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Where stories live. Discover now