⚓37. Bölüm⚓

885 76 45
                                    

Bu bölüm Meltemaslan13 adlı kişiye ithaf edilmiştir. Desteklerinden ötürü teşekkürler 🌺

⚓⚓⚓

Kalbin görevi kan pompalamak ve vücudun tüm noktalarına göndermek iken bu kas parçasının neden bazı durumlarda çok çalıştığını anlamış değilim. Haddinden fazla mesai yapması hem ona hem bana zarardı, neden her insana ayrı bir tolerans gösteriyordu ki?

Kalbime ettiğim isyan beni başka bir günaha sürüklemeden önce kendimi frenleyip şimdi içinde bulunduğum başka bir günaha döndüm. Bakışlarım benim gibi büyümüş olan çifte maviler üzerinde gezinirken nefes almayı bile unutmuştum. Onun sesli yutkunuşunu duyduğumda kendime ancak gelebilmiş kapanmış olan algılarım o zaman yön bulmuştu.

Yüzüm kırmızı, vücudum gergin, gözlerim şaşkın bir şekilde hala aynı pozisyonda beklerken ayaklarımı yere sağlam bir şekilde sabitleyip beni kıskacına alan daha doğrusu çok daha kötü bir şey olmasına engel olan ellerden kurtuldum. Omzumdan aşağı düşen çantamın sapını koluma alırken ne yapacağımı nasıl harekete geçeceğimi unutmuş gibiydim.

Adım atmak aklıma geldiğinde ufak bir adım attım ama ne yapacağımı henüz bilmiyor gibiydim. Fırat hocanın sorusu askıda kalırken bir adım daha atıp o ortamdan birkaç metre daha uzaklaştım. Utancı ve bilinmezliği aynı anda yaşayan benliğim ile karar vermekte zorlanıyordum. Bir yanım arkama bakmadan kaçmam gerektiğini söylüyor bir yanım ise ufak bir kaza olduğunu ve basit bir şey yüzünden odayı terk etmenin uygun olmayacağını fısıldıyordu.

Bu son ses sanki nefsime ait gibi ama!

Gözlerim yerde hala ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışırken bir el yüzümün önünden gidip geldi. Çok geçmeden kendime geldiğimde hemen başımı kaldırıp yandan Fırat hocaya baktım ama bakışlarımı anında kaçırmam saliseler sürdü.

"Projeni konuşalım istersen?" Benim aksime şaşkın hâlinden eser kalmamış adamın, bu garip ortamı dağıtıp normal davranması işime gelmişti ve az da olsa rahat bir nefes verdim.

Onu sessizce onaylarken kendisi bilgisayarın başına geçmişti bile. Benim de gitmemi bekliyor olacak ki çantamdan hızlıca USB belleği çıkarıp masasına doğru gittim. Göz ucuyla ona baktığımda yüzüme baktığını ve her ne gördüyse kıvrılmaya yüz tutacak olan dudaklarını zor sabitlemeye çalıştığını fark ettim.

"Tamamladın mı projeyi?" Çatık kaşlarımı düzeltip sorduğu soruya cevap verdim, "Evet hocam ama ne kadar doğru emin değilim." Şimdi yanlış bir şey çıkabilirdi, o yüzden kendimden hiçbir şekilde emin konuşamazdım, bugünlük bu kadar rezilliğin yeterli olduğunu düşünüyorum.

"Bakalım, eksik veya bir sorun varsa düzeltiriz." Sessizce onu onaylarken benim verdiğim USB'yi bilgisayarına takmıştı. Projenin herhangi bir hata vermeksizin çalışmasını gerçekten çok istiyordum çünkü daha önce bu kadar ayrı veri girişinin olduğu bir program oluşturmamıştım.

Program hızlı bir şekilde açılırken ben Fırat hocanın birkaç veri girmesini bekledim. Ezbere yazdığı bir öğrenci numarasını girerken tıkladı ve enter'a bastı. Önce çalışmayan program beni birkaç saniye üzerken ekrana gelen öğrencinin adı soyadı ve ders listesi tekrar sevinmeme neden olmuştu.

Fırat hoca dudağının tek kenarını yukarı kaldırırken bana baktı. Bir numara daha yazarken ekranda benim bilgilerimin görüntülenmesiyle kendisinin hafıza konusunda büyük bir yeteneğe sahip olduğunu düşünmüyor değildim.

BELİRSİZ KURTULUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin