⚓42. Bölüm⚓

1.1K 64 91
                                    

[Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ❤️]

((-🌼 Keyifli okumalar🌼-))

'Hayatınızda en çok kendinizi nerede hayal edemezsiniz?' gibi bir soruyla karşılaşsaydım muhtemelen bunların başında karakol gelebilirdi. İnsanın başına ne geleceği belli olmazdı elbet ama rutin hayat akışına bakıldığında olmayacak mekanlar sıralanabilirdi. Ama ne hikmettir bilinmez benim gibi sıradan hayatı olan biri ikinci kez karakola düşmüştü. Bu mekanın aksine orası daha sakin, sessiz ve hatta tabiri caizse daha özel görünüyordu. Daha az önce göz göze geldiğim bir adamın bakışları potansiyel bir suçluyu andırıyordu ve bunu da ellerindeki kelepçeden anlamak düşüncelerimi onaylıyordu.

Yüksek ses ve gürültüden kimsenin birbirini duymadığı, sürekli bu tür olaylarla uğraşmaktan bıkkınlıkları yüzünden okunan polis memurları kasvetli ortama biraz daha bunaltıcı bir hava katıyordu. Hemen karşımda hiçbir şey olmamış gibi sohbet eden ikili sinirimi bozduğu için kollarımı bağlayıp gözlerimi öylece diktim onlara. Benim aklımdan geçen yüzlerce düşünce içinde boğulduğumdan bihaber sakince oturuyorlardı.

"Sizin şu sakinliğiniz beni öldürecek, kızlar farkında mısınız bilmiyorum ama karakoldayız." En azından biraz endişe okusaydım yüzlerinde gam yemeyecektim. Hayır bilmesem tanımasam, buraların müdavimi olduklarını düşünecektim. Ya da az önce bağırtılar eşliğinde eteğinin yarısı yırtılmış, üstü başı dağılmış kadının geçerken çıkardığı olaya bakıp hiçbir şaşkınlık ifadesi göstermemeleri benim aşırı tepki verdiğimi gösteriyordu.  "Zehra'cım suçlu değiliz sonuçta, endişe edilecek bir şey yok" dedi bana karşılık Pınar. Dediği doğru olabilirdi ama neticede buradaydık ve az sonra yakınlarımız geldiğinde ne cevap vereceğimi düşünüyordum.

"Hem kavgayı başlatan biz değiliz, onlar düşünsün." Özlem haklıydı ama iki masa ötede bizim hakkımızda ifade veren ve suçlayıcı ithamlarda bulunan eski sarı saçlı kızın hali bizim aleyhimize görünüyordu. İfadelerin tek taraflı alınmadığını bilsem de yine de herhangi haksız bir itham ve iftiraya maruz kalmak korktuğum bir şeydi.

"O kızların bizi suçladığını biliyorsunuz değil mi? Üstelik halleri de bizden zarar görmüş gibi görünüyor." Zorla bizi suçlu çıkaracak gibi bir halim var. Kızlar bu dediklerime gülerken anlamadığım için kafamı sağa sola salladım. "Yalnız kızı resmen haşat ettin Zehra, yoksa bizden ayrılacağı yoktu." Özlem'in dedikleri durumu açıklamıştı ama beni güldürmedi.

"Bilerek yapmadığımı biliyorsun, hatta engel olmaya çalıştım ama..."

"Aman boşver Zehra, sen o kızı tanımıyorsun. Amaçları için yapmayacağı şey yok, bu konuda kendini üzme sakın. Hem birazdan abim gelince çözülür her şey." Evet, o kızın tutumunu pek sevmemiştim ama yine de buna ben sebep olduğum için üzülüyorum. Ayrıca Ortak Bahçeler dedikleri yere gitmeyi de ben istemiştim, şimdi kızları sıkıştırmak büyük haksızlıktı.

Buraya apar topar ilk getirildiğimizde önce neye uğradığımı şaşırmış hala olayın şokundaydım. Sonra polis memurları sadece bir kişiyi arama hakkımız olabileceğini söylediğinde önce abimi  aramak istemiştim ama onu telaşlandırmamak için bu fikrimden vazgeçip Mert'i düşünmüştüm. Onun da üçümüz için çözüm sunamayabileceğini düşündüğümden kızların da onayı ile Fırat hoca da karar kılmıştık. Kendi telefonlarımız kullanılmaya izin verilmediğinden sabit telefonla ezberimdeki -nasıl aklımda kalmış hiçbir fikrim yok- Fırat hocanın numarasını çevirdim. Son ana kadar çalan telefondan umudumu yitirmek üzereyken açılan telefondan gelen ses üzerine bu sefer benim dilim kilitlenmişti. Sakin sesi biraz sonra duyacakları karşısında aynı kalacak mıydı emin değilim ama şaşıracağına emindim.

BELİRSİZ KURTULUŞWhere stories live. Discover now