⚓50. Bölüm ⚓

651 70 28
                                    

Oy ve yorumlarınızı sabırsızca bekliyorum.

(🌸-İyi okumalar-🌸)

Bazen insan dilinden çıkan şeyleri de vücudunun tepkilerini de kontrol edemezdi ya, biz de o zamanların birindeydik. Özlem, Pınar'ın düştüğü müşkül durumu anlatmaya çalışırken beni tuhaf bir duruma sokacağını idrak edememişti. Ben bu gereksiz bilgilerin, özel hayatımın benimle ilgisi olmayan insanların önüne serilmesinden rahatsız olurken, bakışlarımın kilitlendiği adam henüz bunun utancını bile yaşamama izin vermemişti. Yüzünden geçen duyguların herhangi bir kısmını anlamıyorum ve ifadesiz ama sertleşen yüzü nasıl davranmam gerektiğini bana unutturuyordu.

"Biz içeri geçelim izninizle" dedim daha fazla beklemeyerek. Onunla daha öncesinden kalan problemi bile çözememişken şimdi de benim başıma gelen olayı tuhaf bir şekilde dinlemişti. Öyle alalede bir konu olabilirdi onlar için ama benim için her yerde dile getirilmeyecek kadar özeldi. Benim özelimdi.

"İşiniz bittiğinde ben alırım sizi" diyerek daha fazla uzatmayan Fırat hocayla rahat bir nefes verdim. Gerim gerim gerilen vücudum gevşerken yanımdaki bedenlerin de benden farkı yoktu.

"Oh be sonunda!" diyerek açık isyanını dile getiren Özlem'e ters bir bakış attığımda hatası aklına gelmiş olacak ki gözlerini büyütüp hemen yanımdan sıvıştı ve diğer tarafa Pınar'ın yanına geçti. Birkaç metre ötemizde hareket eden arabaya gözlerim takıldığında yine mavilerle kesişen bakışlarımı çekmem saniyelerimi aldı ve arkamı dönüp Pınar'la yürümeye devam ettim.

Bizi, daha doğrusu Pınar'ı büyük bir heyecanla bekleyen çocuk yerinde durmakta zorlanırken kurt varmış gibi olduğu yerde beklemekte zorlanıyor gibiydi. Onun bu halleriyle şimdiden eğlenmeye başladığımda ciddi kalmak için büyük bir savaş veriyordum. Dışarıdan ne kadar tuhaf davrandığını görse eminim kendisi adına çok utanırdı. Pınar'a bakışlarımı kaydırdığımda onun da karşımdaki çocuktan bir farkı olmadığını görmek beni sebepsiz mutlu etti, ikisi de çok heyecanlı ve güzeldi.

Allah'ın izniyle helal yollar ile bir araya geliyorlardı ve bu her seferinde beni mutlu etmeye yetiyordu. Üstelik Pınar'ı gerçekten seviyordum ve kardeşimle bir yola girecek olması hele de o günün bugünün başlangıcı olması beni de aniden heyecanlandırdığında aniden kendimi frenledim, benim şu an aklı başında davranmam gerekiyodu. "Hoşgeldiniz" diyerek uzun ve titrek bir nefesle söylenen Mehmet Mert, bakışlarını yere indirdi.

Az önceki gibi gözlerini tam üzerine dikip rahatsız etmek istememiş olmalıydı. "Hoşbulduk" diyerek fısıltı gibi çıkan sesini karşısında duran adama duyurmaya çalıştı yanımda kıpır kıpır olan kız. Pınar, bana kalırsa çok utangaç bir yapıya sahip değildi ama bugün kesinlikle farklı biri gibi görünüyordu, aslında bana Mert'ten hoşlandığı gün de aynı bugünkü gibi hissettirmişti. Demek ki duygular ve duygu geçişleri gerçekten insanları olduğundan farklı biri haline getirebiliyordu.

"Ee içeri geçelim, hem hava da biraz soğuk. Beklemeyelim daha fazla" diyerek bıraksam burada zaman geçirecek olan gençleri kibarca içeriye doğru ittim. İki katlı sakin bir kafeye geçtiğimizde erken saatler ve çok işlek bir yerde olmadığı için oldukça sessiz görünüyordu. Hatta alt katta oturan müşteri dışında burada bizden başka kimse bulunmuyordu. Bu hoşuma giderken en azından daha rahat edeceğimiz bir ortam oluşması beni gülümsetmişti.

"Nereye geçmek istersin?" diye bir soru yöneltmişti Mert sadece Pınar'a yönelerek. Pınar'ın kararsızca üst kata çıktıktan sonra yerinde beklediğini gördükten sonra. Onun da fikrini alarak işleri yürütmeye başlamıştı. Valla bu çocuk az değildi. Bu hallerine Özlem sessiz bir kıkırtısı yollarken Allah'tan ikisinin de heyecandan bu sesi duyacak halleri yoktu. "Cam kenarı senin içinde uygunsa..." diyerek alttan gözlerini ona dikip Mert'in tepkisini ölçmeye çalışan kız şu an o kadar tatlı görünüyordu ki derin bir ah çektim ve bana Özlem de eşlik etti.

BELİRSİZ KURTULUŞDonde viven las historias. Descúbrelo ahora