⚓21. Bölüm ⚓

1.1K 84 64
                                    

Değildi...

Doğru değildi işte. Rabbim boşuna yasak koymamıştı kadın ile erkek arasına. Az önce duyduğum sözler vücuduma ve ruhuma çeşitli darbeler vurmuştu. İlk duyduğumda yaşadığım şaşkınlığın yerini şimdi derin bir sessizlik almıştı. Olaylara veya bu düşüncelere ben mi sebep olmuştum bilmiyorum ama şu an tek diyebileceğim bir yerlerde yanlış yaptığımdı. O kızın söyledikleri beni biraz da olsa kendime getirmişti. Şu an iki erkekle dolaşıp oturmasaydım ya da gelmemek için diretseydim belki de kimseden böyle bir şey duymazdım, ama beni asıl korkutan şey o kızın böyle düşünmesine benim sebebiyet verebilme olasılığımdı.

Farkında olmadan bir hareketimi yanlış algılamış da olabilirdi. Ama söylediği şeyi kafamda çok büyütmüştüm. Sürekli bu konularda taviz vermemek için elinden geleni yapan ben öyle bir ithamla karşı karşıya kalmıştım ki yaşadığım utancı ömrüm boyunca unutamayacaktım.

O sözlerden sonra feci bir şekilde öksürük krizine girdiğim için Ahmet abinin söylediği sözler de kaynayıp gitmişti. Tüm dikkatleri yine üzerime çeksem de öyle bir ithamdan sonra nasıl bir tepki verecebileceğimi bilmediğim için, aslında öksürmek bir nevi kurtarmıştı beni... Yemekten sonra Ahmet abi bir süre ortadan kaybolmuştu, sanırım hesabı ödemek için gitmişti. Onun dışında çok şükür ki kaptanla başbaşa kalmamıştım. Zaten o süre zarfında gözlerimi onun olduğu taraf dışında gezdirmediğim yer kalmamıştı. Bir kere yanlışlıkla kafamı ona çevirdiğimde onun  bakışlarıyla karşılaşmış iyice utanarak başımı öne eğmistim. Çok garip, yanlış bir şey yapmamıştım ama deli gibi utanıyordum. Belki ondan belki de vicdanımdan..

Yol boyunca Ahmet abi ve Kaptan da sessizdi. Birkaç metre önümde ilerlemelerine rağmen konuşmaya dair bir ses duymamıştım. Sanki onlar da benimle beraber sessizlik yemini etmişlerdi. Başım önde sadece onların arkaya yansıyan gölgelerini takip ediyordum. Bir süre onu da bırakıp sadece aynı tempoda ilerleyen adım seslerini dinleyip adımladım. Etrafımı izleyecek keyif kalmadığı için nerelerden geçtiğimizi görmek için kafamı kaldırmaya bile yeltenmiyordum. Kendi adımlarımı izleyip aynı ölçüde attığım taktirde sorun olmazdı.

Hatta adımlarımı sayarsam aklımı allak bullak eden sorundan uzaklaşmış olurum.

Bir, iki, üç, dört, beş...

Bir yerlerde tanıdık daha doğrusu daha önceden aşina olduğum kahkaha sesleri kulaklarıma iliştiğinde durdum ve etrafıma baktım. Önümde ilerleyen adamlar kaybolmuştu. Korkuyla karışık heyecanla kendi etrafımda döndüğümde acı gerçekle istemeden de olsa yüzleştim. Bu hareketime daha çok gülmüşlerdi.

Tam istediğim gibi sorunlardan gerçekten uzaklaşmışım.

Evet. Adımlarıma o kadar odaklanmıştım ki kaptan ve Ahmet abiyi hangi ara geçtiğimi bile farketmemişim. Bugün gerçekten kendimi gülünecek duruma soktuğum için, içimden kendime hakaret etmeyi sonraya bıraktım.

"Zehra vallahi bana kalsa nereye kadar gideceksin diye beklemeyi düşünüyordum. Ama Fırat izin vermedi." Hala kesik kesik gülerek söyledikleri beni iyice içime gömmüştü. Ne cevap vereceğimi bilemediğim için biraz bekledim.

Kaptan beyimiz izin vermemiş! İçimde ki nankör tarafım baş gösterdiğinde onu usulca susturup bir açıklama bekleyen kişilere döndüm.

"Biraz dalmışım" dedim kısaca. Beni izleyen kişilerin bakışlarından kurtulmak için çevreme bakındım.

"Biraz daha gezelim mi?"

"Hayır!" Ahmet abinin konuyu değiştirerek sorduğu soruya ani ve kesin bir dille cevap vermiştim.

"Neden sıkıldın mı?" Bu soru da kaptandan gelmişti. Soruyu gerçekten merak ettiği için sorduğunu ses tonundan anladım. Bu beni biraz şaşırtsa da çabuk toparlanıp cevap verdim.

BELİRSİZ KURTULUŞTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang