⚓26. Bölüm⚓

1.1K 100 56
                                    

Sabah çalan alarmı güç bela susturken neden bu kadar erken bir saate kurduğumu da anlamış değilim. Ders programımı açtığım tek gözümle kontrol etmeye çalışırken, hatırlatma amaçlı koyduğum telefonun ucunda gördüğüm not ile hızlıca yattığım yerden doğruldum. Bir saat erken gitmem gerekiyordu Fırat hoca ile öyle anlaşmıştık. Pardon öyle emretmişti. Yatağımdan kalkıp banyoya girip rutin işlerimi hallettim.

"Hayırdır erkencisin." Abimin sesini duyduğumda arkamı dönüp ona baktım. Şimdiye çoktan çıkmış olmalıydı.

"Sen de geç kalmış gibisin."

"Biraz işlerim var, akşam konuştuk ya." Akşam konuştuklarımız aklıma geldiğinde anladığımı belirtircesine başımı salladım.

"Kiminle görüşeceksin peki?"

"Süleyman amca ile  konuşacağım. Ondan detayları öğrenip ona göre hareket edeceğim." Sıkıntılı ve birazda heyecanlı olduğunu hızlı hızlı konuşmasından anlıyordum. Abim ne zaman heyecanlansa çok hızlı konuşurdu ve bu özelliğini farkında olmadan dışa vurduğunu düşünüyorum.

"Hayırlısı olsun Abi. Bana haber ver gelişmeleri."  Abim benim dediklerime bir üstün körü baş sallarken kesinlikle beni bilgilendirmeyeceğini biliyorum. 'En son babalar duyar' repliğinde ki baba sanırım ben oluyorum. Her şey olup bittikten sonra haberim oluyordu.

Abim evden çıkarken bende geç kalmamak için önce abdest aldım, okulda abdest almak zor oluyordu. Hızlıca giyinip hazırlandığım yerden ayrılıp telefonuma göz attım. Bugün yapacağım ilk iş şu görevli öğrenci konumundan ayrılmak olacaktı. Fırat hocanın emirlerini dinlemek ve yerine getirmek benim için bir işkenceden farksız olacağını az çok tahmin ediyorum. Her fırsatta beni iğnelemekten çekinmiyor ve bende kendimi kaybedip cevap yetiştirirsem Rabbimin koyduğu çoğu kuralı ihlal edebilirdim. Gereksiz atraksiyona gerek yok!

Saate baktığımda otobüs saatine çok az kaldığını farketmemle çantamı alıp fırlamam bir oldu. Hatırladığım kadarıyla her şeyimi eksiksiz hazırlamıştım. Düşündükçe zaman kaybettiğimi anladığımda, düşünmeyi bırakıp adımlarımı hızlandırdım. Nefes nefese durağa yaklaştığımda otobüs de aynı anda geldi. Otobüs beklemekle ve otobüse yetişmeye çalışmakla geçiyordu şehir hayatı.

Okula yakın durakta indiğimde sadece birkaç dakikamın kaldığını farkettim. En çok da zamanında yetişmem gereken yerlere geç kalmam beni delirtiyordu. Bu işi bir daha yapmayacağımı kesinlikle söylemeliyim!

Merdivenlere yönelecekken asansör sesini duymamla hızlıca o yöne ilerledim. Nedenini bilmediğim bir şekilde asansör kullanmayı pek sevmezdim. Mecbur olduğum bu gibi durumlar hariç tabi. Asansörde birkaç kişi olduğunu bir göz taramasıyla anlarken telefonumu açıp saate baktım. İki dakika geçtiğine inanamıyorum. İnşallah bu adam bunu fazla sorun etmezdi. Gerçi mesajda ki uyarısını hatırlayınca geç kalmanın benim suçum olduğunu düşünüyorum.

En üst katta hocaların odalarının bulunduğu asansör durunca ileri atılıp zaman kaybetmeden indim. Odasını aramam gerekmiyordu, büyük olasılıkla Behiye hocanın odasını kullanıyordu. Tahminim de yanılmadığımı odanın kapısında yazan isim etiketiyle anladım.

Fırat Uludağhan.

Kalbimin hareketlerini az da olsa farkettiğimde kaşlarımı çattım. Neden vücudum benim dışımda istemsiz bir şekilde tepki veriyor anlamıyorum. Ayrıca her defasında bunun için kendime kızmaktan da bıkmış durumdayım. Kapıyı birkaç kere tıklattığımda boğazımı temizleyerek içeri girdim.

Fırat hoca büyük bir dikkatle önünde ki bilgisayara bakıyor, bir şeyleri hesap eder gibi dudaklarını hareket ettiriyordu. Bakışları bana kaydığında geç kaldığım için özür dileyecektim ki benden önce davrandı.

BELİRSİZ KURTULUŞWhere stories live. Discover now