⚓44. Bölüm⚓

665 63 37
                                    

Oy ve yorumlarınızı sabırsızca bekliyorum.

(🌸-İyi okumalar-🌸)

Öfkeyle kalkan zararla oturur...

Keskin sirke küpüne zarar...

Bunun gibi nice örnek vardı. Atalarımız bir şeyleri söylerken kendilerinden deneyimledikleri öz ve gerçekçi hayatın karşılığını birkaç kelimeye sığdırabilmişti. Ama insanoğlu o kısacık kelimeyi bile aklının bir köşesinde bulundurmayı bırak tam tersini yapmakla meşguldü. Nefsinin isteklerine boyun eğip gaflete kapılmakta gecikmediğimiz için pek çok hata beraberinde geliyordu.

Odanın uzak bir köşesine çekilip kendimi ortamdan soyutlamak için her bir köşesini dikkatlice izliyor üstümdeki bakışların varlığını görmezlikten geliyordum. Üstelik görmek istemediğim bir kişi daha vardı ki geri adım atıp bir özür dilememe bile izin vermiyordu. Sarı saçlarını sağa sola savurup yüksek sesiyle kopardığı yaygaranın tiz sesi hala kulağımda yankılanıyordu.

"Yeter artık Berna, bir çekil de pansuman yapayım!" Sabahtan beri yüzünü eğip büzüp Fırat hocanın yakınına sokulup duruyordu. Bu durum yaşadığım pişmanlığın önüne set çekerken az önce hissettiğim sinir katsayısını yükseltiyordu. Pınar'ın sabahtan beri yaptığı ikazları işe yaramazken sesli bir nefes verdim.

"Görüyor musun dün benim kafamı kıracaktı, bugünde senin alnını yardı. Bu kız hala ne diye etrafınızda dolanıyor anlamıyorum."

"Hak etmediğini mi söylüyorsun yani?" Özlem hiç çekinmeden ona cevabını verdiğinde kendime yine sabırlı olmayı telkin ettim. Odaya bu şekilde girme isteği kendime itiraf etmekte zorlansam da kıskançlık içgüdüsüyle ani olarak gerçekleştirmiştim. Ama bunun hissettiğim tek duygu olmadığını da iyi biliyorum. Dün gece yaşadığımız kabusun baş kahramanı olan kızın hiç çekinmeden bu odaya girme izni beni sinirlendirmişti. Üstelik ziyaret ettiği kişi de suçladığı kişinin öz abisiydi. Buna veya bu duruma izin veren de şüphesiz benim için Fırat hocaydı, dolayısıyla tek suçlu da...

"Sen-" diye benim için saygısız denilebilecek bir üslupla söze başlamıştı ki onu susturan Fırat hoca oldu. En başta yapması gerekeni şimdi yapması ise benim gerilen sinirlerimi rahatlatmıyordu. "Berna, kaç kez söylemem gerekiyor? Sana yakışmayan hareketleri yapmaktan vazgeç artık" diye söylendi Fırat hoca. Bıkkın çıkan sesi artık bu yaşananların son bulmasını istiyor gibiydi.

"Benimle ilgisi yok Fırat, ben sadece buraya dün verdiğim ifadenin şikayet dilekçesini çektiğimi söylemeye gelmiştim. Ama seni yaralayan kişi masum rolü yapıp bir köşede beklerken suçlanan yine ben oldum."

Ya sabır!

Gerçekten dışardan bir göz olaylara şahit olmaz ve bu kızı tanımasa onu haklı bulabilirdi ama ben olayları birebir yaşayan biri olarak bu kızın hiç de kuralına uygun davrandığını görmemiştim. Berna'ya karşı hissettiğim negatif duyguların benim hissettiklerimle ilgisi yoktu ve bu benim içimi rahatlatan bir durumdu. Esra'nın bile daha öncesinde bana yaptığı haksızlıkları sineye çekmiş affetmeye hazır halde bulunmuştum ama bu kız göz göre göre insanı suçlayabilecek potansiyele sahipti. Onun o karakol gecesinde bizim hakkımızda yasal işlem başlatmak için uydurduğu yalanları hala unutmuş değildim ve buna rağmen özür dilemiştim. Nefsime ağır gelmişti ama yine de yapmıştım. Anlamadığım olay da burada başlıyordu, bize bunları yaşatan insana karşı biraz yumuşak davranıyordu Fırat hoca ve gerekçesi benim öğrenmek istediğim bir şey değildi.

BELİRSİZ KURTULUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin