9. Bölüm

1.2K 95 32
                                    

Her şeyin, daha doğrusu kötü şeylerin üst üste geldiği zamanlar vardır ya.. İnsan yaşama sevinci, hayatın anlamını kaybeder ve sorgular. Neden hala yaşıyorum? Başka çıkış kapısı olması imkansız! gibi düşüncelerde boğulur, çırpınır.

İnsanın bir umudu veya inancı kalmazsa sorgular ve ümitsizliğe kapılır. Ama her şeyin yüceler yücesi Allah tarafından geldiğini kabullenip, en sonunda mucize bile olsa bir kurtuluş geleceğini düşünmek insanı hayata bağlar.
Ya da başka bir şey. İnancı olmayan veya İslam dışında başka bir dine mensup kişi için de aynı şey vardır. Hayata bağlayan, umut etmesi gerektiğine inandıran bir şeyin varlığı onu ayakta tutar.

Zehra birinci seçenekteydi elhamdülillah...

O en son anda bile Allah'a güvenip sığınmıştı. Nitekim kurtulmuştu da.. Ama içini yiyip bitiren şeyler de vardı. Burda bir sürü erkeğin içinde bir gemide denizin ortasındaydı. Bunun için bir tarafı buruktu. Ama hayat bazen öyle tatlılıklar yapıyordu ki bir an için her şeyi unutup gülmek mümkündü.

Gelen gürültüyle odaya dalmıştı. Ters bir şekilde dönmüş ayakları kendi yatağının üzerinde başı yerde sızlanan bir Kübra beklemiyordu elbette...
Normalde endişelenecek bir durum karşısındaydı çünkü üst ranzadan düşmüş olmalıydı. Ama Zehra'nın bir anormal yanı vardı ki, bu gibi durumlarda gülüyordu. Hele de karşısında böyle sızlanan ve acı bir yüzle kendisine baktığını görünce tutamamamıştı  kendini..

Kahkahasının sesli olmamasına dikkat ederek gülüyordu. Bu arada hem Kübra'ya yaklaşmış bir kolundan destek oluyordu hemde gülmekten ağrıyan karnını tutuyordu. Kübra'nın artık acı çeken yüzünün yerini yalancı bir sinir almıştı.

"Aşk olsun Zehra ya, ben burdan düşüp acı çekeyim sen kalk yüzyılın kahkahasını at" dedi Kübra bir yandan kolunu sıvazlarken...

"Özür dilerim Kübra. Seni o halde görünce.. işte her neyse tutamadım kendimi" yüzünü ciddi göstermeye çalışarak devam etti Zehra " bir şeyin yok ya. Hem sen nasıl düştün ki?"

"Ya ne bileyim! Yukarı yatağıma çıkıyordum birden ayağım kaydı. Böyle başaşağı yerde buldum kendimi.. Ahhh!"

Kübra'nın acı inleyişi ile Zehra iyice ciddileşti. Anlaşılan çok acı çekiyordu.

"İyi misin? Tam olarak neren ağrıyor?"

"Bacağım da ağrıyor ama kolumu ranzanın demir kenarlarına vurdum. Ay Zehra benim canım çok tatlıdır hemen şişer morarır. Ya sen bana biraz buz falan getirsen ağrıyan koluma koysam" dedi acı çeken bir tonda.

Zehra hem kendisine acı acı bakan hem de komik söz ve hareketleriyle güldüren kıza kıyamadı. Ama daha yeni karar vermişti. Odadan dışarıya yemek dışında çıkmayacaktı. Oysa daha mutfaktan geleli 10 dakika olmamıştı. Aklına gelen ile Kübra'nın yüzüne baktı.

"Bu arada Esra nerede? Birlikteydiniz" dedi bir yandan da ranzanın alt tarafına Kübra'yı oturtuyordu.

"O banyoya gitti. Zehra ben burda acı çekiyorum senin sorduğun soruya bak " dedi sitemle..

Zehra'nın asıl amacı Esra'yı oraya göndermekti. Bu yüzden sormuştu aslında.

Bunları düşünürken odaya Esra girdi. Zehra ve Kübra'yı yatağın üstünde birlikte oturur vaziyette görünce içinden kızdı. Ama Kübra'nın kolunu tutarak sızlanmasını duyduğunda hemen yanına ilerledi.

"Kübra ne oldu yüzünün bu hali ne ve birde kolun mu acıyor senin?"
Hem konuşmuş hemde gelip Kübra'nın elini tutup kendisine döndürmüştü.

BELİRSİZ KURTULUŞWhere stories live. Discover now