14. Bölüm

1.1K 88 33
                                    

Zordu gerçekten...

Bir şey çok istenilince gerçekleştirmek veya başarmak gerçekten zordu. Özellikle bu istenilen zamanlarda daha çok imkansız gibi görünüyordu.

Önünde duran çay bardağını hafifçe döndürdü, baş ve işaret parmağıyla bir iki cm yukarı kaldırıp içindeki çayla beraber bardağı ufak ufak kendi etrafında daireler şeklinde döndürmeye başladı. Eline dökülen çayın ve üzerindeki bakışlardan henüz habersizdi. Çayından bir yudum alıp tüm parmaklarıyla kavradığı bardağı yerine bırakıp, sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi.

"Kaptan içmiyorsan bari eziyet etme! Nimetle uğraşılmaz bilmiyor musun?"

En yakın arkadaşı Ahmet'in sözlerini bir iki saniye sonra algılayıp kendisine döndü. Ne demek istediğini pek anlamasa da dalga geçtiği ortadaydı. Arkadaşının hafif yukarı kalkan dudağı da bunu doğrular nitelikteydi.

Ahmet dışarıdan bakıldığında sert gibi görünse de altında yatan başka nedenler vardı bu görüntünün. Geniş alnı ve burnuyla ön plandayken, yüzündeki elmacık kemiklerinin belirginliği ve dörtgen çenesiyle de ilginç bir uyum içindeydi her bir duyu organı. Özellikle arkadaşları arasında yaptığı şakalar çevresinin neşeli olmasında büyük bir katkısı vardı. Bu yönünü sadece en yakınlarına gösteriyordu bu yüzden onu yeterince tanımayanlar ya da kendisinin yeterince tanımadığı insanlara karşı istemsizce soğuk durabiliyordu.

Gözlerini Ahmet'ten alıp çevresinde ki adamlara baktı. Hepsi bir şeyleri öğrenme peşinde gibi duruyorlardı.
Birkaç gündür kaptanlarında ki değişimi farketmişlerdi. Dolayısıyla hepsi sıradaki görevin zorlu olmasından kaynaklandığını ve yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünüyordu. O yüzden onun ağzından dökülecek bir kelime duymadıklarından, sadece yüz ifadesiyle bir şeyleri çözme peşindeydiler.

"Neden öyle bakıyorsunuz?" Kaptan hepsinin neden tuhaf davrandığını ve yüzüne baktığını anlamış değildi.

" Size diyorum bir şey mi var?" yinelettiği sorusunun cevabını almak için tekrar arkadaşı Ahmet'e döndü. Mesajı alan Ahmet hemen lafa girdi.

"Birkaç gündür çok dalgınsın, yolunda gitmeyen bir şey mi var? Diğer görev ile ilgili mi endişeleniyorsun?"

"Hayır bunu nereden çıkardınız?"

"Dedim ya çok dalgın görünüyorsun. Böyle zamanlarda genelde işler sarpa sarar, bak bir şey varsa bize söyle, son dakika bombası yaratma!"

Normalde gemide ast üst ilişkisi gözetilirdi. Ama kaptana bu şekilde soru veya hesap sorabilen, çekinmeden konuşabilen tek kişi Ahmet'ti. Böyle olmasında Fırat'a çok yakın olmasının yanı sıra gemi de namaz işleri Ahmet'ten sorulurdu. Bu sadece gönüllü yaptığı bir şeydi. Kendisi mühendisti sonuçta. Bu yüzden herkes Ahmet'e saygı duyuyor Kaptan'la böyle rahat konuşmasını yadırgamıyorlardı. Uzun bir sessizlik sonrası Fırat bıkkınlıkla nefesini dışarı verip devam etti.

"Yok bir şey diyorum bir gün sonra limana ulaşacağız zaten. Görevin sınırları o zaman netlik kazanacak. Şimdiden nasıl bir sıkıntı olabilir? O yüzden merak etmeyin!" Bekledi ve devam etti sözlerine, "sadece biraz yorgunum."

Bu sözlere görev arkadaşları rahat bir nefes alırken Ahmet hala rahatlamış değildi. Bunun nedeni arkadaşını fazlasıyla tanıyordu, yorgunlukla bir alakası yoktu son günlerde ki davranışlarının. Bu yüzden yemi yutmadığını belirten bir gülüş sergiledi Fırat'a. Kendisine artık bir şeyleri anlatması için baskı yapmaya karar verdi Ahmet. Normalde her şeyi sormadan anlatırdı arkadaşı ama beklediğinden daha uzun süre ketum çıkmıştı. Bu yüzden el atmaya karar verdi. Tabi önce uygun bir ortam yaratmalıydı.

BELİRSİZ KURTULUŞOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz