10. Bölüm

1.2K 94 14
                                    


Düşünmek...


İnsanın ömrü boyunca belki de en sık yaptığı eylem. Çok yapılan ama sonunda herhangi bir karara varamama ya da sadece bir şeye karar verme olarak sonuçlanan eylem..
Öyle ya insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik, yetenek Allah vergisidir düşünmek. Düşünen insan irade sahibidir, bu da doğruyu yanlıştan ayırmaya yardımcı olan bir güdüdür.

Ama öyle zamanlar olur ki yanlış ve doğru arasında incecik bir çizgi  karşılar insanı! O yüzden doğruyu yanlıştan, gerçeği yalandan ayırmak çok zor gelir, kafası karışır.

Genç adam merak ettiklerinin cevabını alırken başkasının aklını birçok soruyla baş başa bıraktığının farkında değildi.

Zehra biliyordu bir yerlerde yanlış yaptığının. Yoksa kaçtıkça günahtan adeta günah işlemesi kaçınılmaz olması onu da şaşırtıyordu. Bugüne kadar hiçbir erkeğe tolerans göstermeden yaşamaya çalışan genç kız, bu adam karşısında utanıp büzülüyor, dili tutuluyordu. Hoş dili tutulmasa da konuşmazdı ama kendisine bir soru sorulsa ona da cevap verecek cesareti olmuyordu onun yanında ...

Odada ki yatağına uzanmış, yanındaki kızların konuşmalarını  duymadan tüm dünyadan soyutlamıştı kendisini. Ne kadar Fırat'ı düşünmek istemezse bile en sonunda tüm kapılar ona çıkıyordu. Hele de bu akşam söylediklerinden sonra iyice kafası karışmış, beynini tonlarca soru istila etmişti.

En çok kendisine kızıyordu çünkü Rabbi'ne karşı suçluluk hissediyordu. Kendisiyle bu denli konuşabilen bir adamı kendisinin cesaretlendirmiş ya da bilmeden umut vermiş olma ihtimali onun canını sıkıyordu. Tamam normal! hayatta bu tarz konuşmalar o kadar  sıradandı ki birine bir şey anlatsa çok abarttığını söylerdi muhtemelen. Ama onun bir müslüman olarak görevleri vardı, Allah'ın emrettiği emir ve yasaklar vardı.

Gözlerinizi haramdan sakının! diyen bir Rabbi vardı. Konuşurken sesinizi inceltmeyin, karşınızda kalbi hastalıklı olan bir kişi yanlış anlayabilir! diyordu Rabbi( Arkadaşlar buraya ayetin orijinalini-kendisini yazmadım, belki tabirim kaba olacak ya da uygun olmayacak ama sadece ayeti yorumladığım şekilde yazdım. Bilginiz olsun istedim:))

Allah böyle emrederken o nasıl olur da harama bakar, onunla konuşur hatta onun kendisi hakkında yanlış bir düşünceye kapılmasına sebep verirdi. Namahremi dışında kimseyle sohbet edemezdi çünkü bunun Allah'ın emrinin çiğnenmesinin yanında ilerde -tabi nasipse- Allah katında evleneceği, yuva kuracağı adama ihanet sayıyordu. En temiz şekilde Allah katında ki eşine gitmek ve en pak şekilde Allah'a ruhunu teslim etmek en büyük duasıydı. Tabi ki günahsız insan olmazdı, nefsinin ve şeytanın isteklerine uyup günaha düşebilirdi müslüman..

Ama önemli olan sonuna kadar günaha direnmek ve ona bulaşmamak için elinden gelenin en iyisini sarf etmektir.
Fazla düşünmenin zararları artık Zehra'da kendisini belli ediyordu. Düşündükçe aklı karışıyor zihni bulanıyordu. Bu yüzden yanında hala sohbet eden kızların sözlerine kulak kabarttı. Belki böyle kafası biraz dağılabilirdi. Yerinden biraz doğrulup ayaklarını aşağıya sarkıttı yataktan.

Birkaç dakika sonra kafası dağılmakla kalmamış uzaya doğru uçuşa geçmişti bile. Kızların modanın her türlüsünden, Dünya'nın dört bir yanında ki mankenlerin sergilediği kıyafetlerin eleştirilerine kadar her konu tartışılmıştı. Bence ben kendi dünyam da kalmalıyım dedi içinden. Bunca şeyi akıllarında nasıl tutabilmişlerdi doğrusu hayret etmişti Zehra hallerine...

"Daha iyi misin Kübra?"  dedi Zehra bir anlık boşluktan yararlanarak. İnsanların sözlerini kesmemeye çalışırdı bu yüzden sohbetlerini bitirmelerini değil de ara vermelerini beklemişti. Çünkü biliyordu ki susmayacaklardı.
Sorusuyla beraber kızlar Zehra'ya döndü.

BELİRSİZ KURTULUŞWhere stories live. Discover now