Ruhsuz 21

169 19 16
                                    

Ta daaa.... Söz verdiğim gibi arka arkaya 3 bölüm. Keyifli okumalar Multide Çakıl Bey var.

"Mavişim? İyi misin? Neyin var? Bir şey yaptı mı sana o pezevenk? Ağrın var mı güzelim?" Furkan arka arkaya sorularını sıralarken daha fazla dayanamayan Melis ayağa kalktı. Dizlerinin hemen dibine çökmüş halde duran Furkan da onun kalkmasıyla ayaklandı.

"Çakıl beni ikinci kez kurtarabilir mi?" Diye sordu Melis bıkkınlıkla.

"Çakıl kim? Seni o piçten o mu kurtardı. Kim o? Nerede?"  Emre Melis'in içinde bulunduğu duruma kahkahalarla gülmekten alıkoyamıyordu kendini. Sonunda haline acıdı.

"Dışarıda. Gelin sizi tanıştırayım." Dedi. Melis'in onay vermesiyle Mert hızla kolundan yakaladı Melis'i.

"Yürüyebilir misin Melis? Seni taşımamı ister misin?"

"Ben taşırım." Diyerek ittirdi onu Furkan.

"Ben yürürüm." Melis'in kestirip atmasıyla ikisi de iki koluna girdi ve diğer ellerini de Melis'in beline koydular. Ama ikisi de diğerinin elini ittirmeye çalıştığından aralarında bir savaş başlamıştı.

"Aslında yürüyemez." Diyerek araya girdi ve ikisini de ittirdi Emre. Bir hemşireye işaret verdi ve 1 dakika geçmeden hemşire elinde bir tekerlekli sandalyeyle gözüktü. Melis tekerlekli sandalyeye can simidi muamelesi yaparak hızla oturdu. Bu sefer de ben süreceğim diye didişmeye başladıkları sırada Emre tekerlekli sandalyenin kol kısmında bulunan düğmeleri işaret etti Melis'e. Melis düğmelere baktıktan sonra üzerinde yeşil ok işareti olana bastı ve tekerlekli sandalye kendi kendine ilerlemeye başladı. Furkan ve Mert tekerlekli sandalyenin arkasından bakarken İlker kahkahasını gizlemek için öksürdü. Emre ise eğlendiğini gizleme gereği duymuyordu. Hep beraber dışarı çıktıklarında Burcu derin bir nefes aldı.

"Arabaya bak!" Dedi hayran hayran. Üstü açık kırmızı spor arabaya hayranlıkla bakarken Emre'nin seslenmesiyle arabadan atlayan köpeği fark etti ve çığlık atarak kaçmaya başladı.

Bir yandan Mert'in arkasına sığınıyor diğer yandan "Git! Hoşt!" Diye bağırıyordu  olduğu yerde duran köpeğe.

Çakıl, buz mavisi gözlerini, ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyormuş gibi Burcu'nun üzerine dikerek bir kez havladı ve Emre'nin yanına yaklaştı. Burcu o kadar çok bağırıyordu ki Mert sonunda onu susturmak için ağzını kapamak zorunda kalmıştı.

"Sakin ol Burcu, bir şey yapmaz." Dese de Burcu onu dinlemiyordu bile. Üzerindeki elbise izin verse sırtına tırmanacaktı neredeyse.

"Arabaya git oğlum." Emre'nin komutuyla koşup tekrar arabaya bindi köpek. Burcu hala sakinleşmemişti.

"İyi misin?" Diyerek ona yaklaştı Emre.

"O... O senin mi?" Burcu'nun tüm bedeni zangır zangır titriyordu.

"Evet. Eğitimli ve uysal bir köpektir. Bir tehlike sezmediği sürece kimseye saldırmaz. Korkma!"

"Kolaysa sen korkma." Diye çıkıştı Burcu. Grupta korkan tek kişi olduğu için utanmıştı ve yüzü kızarmıştı. Bu utancı bastırmanın yolu da öfkeydi.

"O köpek benim kadar var." Diye ekledi. Emre arsızca baştan ayağa süzdü Burcu'yu.

"Hemen hemen. Ama o daha güzel."  Burcu'nun yüzü daha da kızarırken öfkeyle büzdü dudaklarını. Neyse ki onun bir şey söylemesine fırsat kalmadan Mert sahte bir öksürükle uyardı Emre'yi.

"Bir doktor olarak hastanızın çevresinde çok fazla durmuyor musunuz?" Dedi. "Başka hastanız yok mu?"

"Tek hastam Melis" Dedi Emre alayla. "İzin günüm normalde ama bu Keçi bana o kadar hasta ki, beni hastaneye getirmeyi başardı.

RUHSUZ (Yeniden)Where stories live. Discover now