Ruhsuz 3

567 45 10
                                    

Güneşin ilk ışıkları gözlerine vurduğunda genç kız gözlerini kırpıştırdı ve başını Furkan'ın omzundan çekti. Vücudu 2 günlük uykusuzluğa dayanamayınca sızıp kalmıştı. Yavaşça doğruldu ve başı yana düşmüş uyumaya devam eden Furkan'a baktı. Bir şekilde hep yanındaydı Furkan. Neden veya nasıl yaptığını anlamasa da ve ne kadar ters davransa da bir şekilde yanında hep Furkan'ı buluyordu.

Başına şapkasını geçirirken yüzüne bakmaya devam etti. Birkaç saniye sonra Melis'in hareketlerini ve kendini izlediğini fark eden Furkan da uyandı.

"Günaydın" dedi Melis'e. Melis cevap vermedi. Gün aydınlık değildi ona. Furkan oturuşunu düzeltip oflayarak tutulan boynunu ovdu.

"Burada uyuduğumuza inanamıyorum Maviş." Diye söylense de aslında şikayetçi değildi. Melis yanında olduktan sonra mekanın bir önemi yoktu onun için. Ve o gece Melis yanındaydı. Onun kolunun altında omzuna yaslanmış ve uyuyakalmıştı. Furkan o an hissettiği huzuru tarif edemezdi. Melis'in omzuna yatmasıyla hissettiği kalp atışları ve ellerinin titremesi Melis uyanık olmadığı için şükretmesine sebep olmuştu. Kızın başından şapkasını çıkarırken yanağına temas eden saçları mutluluk vericiydi. Uzun uzun kirpiklerini seyretmişti ve başı Melis'inkinin üzerine düşmeden önce gördüğü son şey de o kirpiklerdi. Furkan o ana geri dönmek için her şeyden vazgeçebilirdi. Ama Maviş'i  şimdi yine uzak duruyordu ondan. Hiç yaklaşmamış gibi uzak ve mesafeli. Eskisi gibi...

Sevdiği kadının denize dönmüş yüzünü birkaç dakika boyunca izleyerek bu anın tadını çıkardıktan sonra Melis'in elinden tutarak kaldırdı.

"Hadi gidiyoruz." Melis elini Furkan'ın elinden çekerek sordu.

"Nereye?" Furkan boş kalan elini umursamadı. Zaten ileri gittiğinin farkındaydı.

"Önce kahvaltı yapacağız. Sonra sana bir ev ve iş bakmalıyız.

"Ben hallederim." Dedi Melis düz bir sesle. Sen kafeye git geç kalma." Furkan kocaman gülümsedi.

"İşten ayrıldım." Melis kaşlarını çatınca "Bir müşteriyle kavga ettim" diye yalan söyledi. Aslında işten ayrıldığını patronuna bile söylemeden önlüğü bırakmış ve çıkıp gitmişti. Onu orada tutan tek sebep Melis'ti ama bunu ona söyleyemezdi. Melis onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu.

"Sen kendime iş ara o zaman. Ben kendi işimi hallederim."

"Beni başından atmaya mı çalışıyorsun?" Diye gülümsedi Furkan. "Benim işe ihtiyacım yok. Hem unuttun mu ben okuyorum?" Kurduğu cümleyle bir an duraksadı.

"Tabi yaa okul" diye mırıldandı kendi kendine. Aklına gelen fikirle gülümsedi ve çoktan banka oturmuş olan genç kızı kolundan tutarak kaldırdı.

"Kahvaltı yapalım." Melis'in bir şey söylemesine fırsat bırakmadan kolundan çekiştirdi ve arabanın yanına sürükledi genç kızı. Kapısını açıp binmesini bekledi. Melis yapacak daha iyi bir işi ve uygulamaya koyacak daha iyi bir fikri olmadığı için arabaya bindi. Furkan Melis'in kapısını kapattı, şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırırken heyecanla konuşmaya başladı.

"Çok yakın olduğum biri var. Abim sayılır. Bizim fakültenin kafeteryasını işletiyor orda tanışmıştık. Bir de merkezde bir kafe daha işletiyor. Son zamanlarda sıkışık olduğunu garsona ihtiyacı olduğunu söylemişti. Ve ben senin kadar iyi bir garson tanımıyorum. Sana uyar mı?" Melis hep yaptığını yapıp cevap vermek yerine omuz silkti. Onun için fark etmezdi. Paraya ihtiyacı yoktu, çünkü harcayacak bir yer yoktu. Ama düşünceleri onu boğuyordu bu yüzden bir şeylere kafa yormayı tercih ederdi.

Yine de sonunun tekrar köprü olacağını hissediyordu. Veya başka bir yer. Ama mutlak ölüm getirecek bir yer...

Melis içindeki ölüm içgüdüsüyle savaşırken Furkan'ın bahsettiği yere gelmişlerdi. Melis kafasını kaldırıp tabelaya baktı.

RUHSUZ (Yeniden)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz