Ruhsuz 8

411 37 7
                                    

40'lı yaşlarının ortalarındaki kadın kafeden içeriye girdikten sonra etrafı rahatça izleyebileceği bir yere geçip oturdu. gözündeki güneş gözlüğünü çıkarıp kömür kadar siyah saçlarının üstüne yerleştirdi ve ortalıkta gezinip servis yapan şapkalı garson kızı izlemeye koyuldu.

Melis'in o olduğunu söylemişlerdi ama henüz yüzünü görmeye  fırsat bulamamıştı. O şapkayı takıp yüzünü gizlediğine göre o kadar da güzel biri değildir diye düşündü. Boyu kısaydı, 1.60 ya vardı ya yoktu. Şapkadan görebildiği kadarıyla saçları tıpkı onunki gibi simsiyahtı ama kısaydı. Anlaşılan bu genç kızın bir kadına saçının güzellik kattığından haberi yoktu.

Oflayarak saçlarını geriye attı. Beline kadar uzanan saçlarının her zaman dikkat çeken ve hayranlık uyandıran bir tarafı olduğunu biliyordu. Oldukça gür ve bakımlı saçları insanlarda dönüp tekrar tekrar bakma isteği uyandırıyordu. Ayrıca onu çok daha genç gösteriyordu ve o bundan oldukça memnundu.

Melis bir masanın servisini yapıp geri döndüğünde elini kaldırdı. Artık yüzünü görme vakti gelmişti. Fakat Melis onu görmeden kafenin arka taraflarında gözden kayboldu ve yanına bir erkek garson yaklaştı.

"Hoşgeldiniz efendim." Yüzündeki gülümsemeyle menüyü masaya bırakırken kadın menüye göz ucuyla bile bakmamıştı.

"Buzlu çay." Garson başını sallayarak gittiğinde içinde kalkıp gitme isteği uyanmıştı. Saçlarını tek omzunda toplayarak kendini orada oturmaya zorladı. Plan aptalcaydı. Varlığından kimsenin haberinin olmadığı bu genç kızı bulmaya çalışmaları gerçekten aptalcaydı. Ama kocası böyle olmasını istemişti ve her ne kadar işe yaramayacağını düşünse de o da buna razı olmuştu.

Umarım siparişini o kız getirirdi. Onu bulmak için bu kadar uğraşıp buraya kadar yorulduktan sonra yüzünü görmeden gitmek istemiyordu. Hayır, o inatçı bir kadındı ve bir şeye karar verdikten sonra onu elde etmeden asla vazgeçmezdi.

Yüzünü görene kadar tek kelime etmeyecek, yüzünü gördükten sonra karar verecekti. Standartların çok altında olacağını zannetmiyordu sonuçta taşıdığı genler kaliteliydi ama yine de yeterince iyi değilse arkasına bile bakmadan gidecekti.

Tek omzuna topladığı saçlarını geriye atarken gözleri kafenin mutfak kapısındaydı. Gerginlikten sürekli saçıyla oynadığının farkında bile değildi. Çok geçmeden kapı açıldı ve elinde tepsiyle Melis göründü. Bingo! Tepside buzlu çay vardı.

Kadın rahat bir nefes alarak telefonunun kamerasını açtı. Bir iki fotoğrafını çekebilse iyi olurdu.

Melis hiç konuşmadan buzlu çayı masaya koyarken kadın onun yüzünün çok az bir kısmını görebilmişti. Burnuna kadar olan kısmı. Dudakları ne çok ince ne de çok kalındı. Ayrıca çok güzel bir koyu tonu vardı ve bunun doğal olduğu açıktı. Pürüzsüz bembeyaz teni ve çok hoş küçük bir burnu vardı. Belki şapkasını biraz kaldırsa yüzünün tamamını görebilirdi fakat Melis arkasını dönüp gitmeye başlamıştı.

"Pardon!" Diye seslendi arkasından. Melis durup geriye dönerken önlüğünün cebinden not defterini çıkarmış ve kafasını deftere gömerken cevap vermişti.

"Buyrun?" Daha fazla dayanamayarak ayağa kalkan kadın tek hamlede Melis'in başındaki şapkayı çıkardı. Genç kızın şok olacağını veya yüzünü gizlemeye çalışacağını düşünüyordu fakat aksine Melis başını dikleştirip kaşlarını çatmıştı.

Asıl şok geçiren ise o olmuştu. Mavinin en mükemmel en koyu tonundaki gözleri beyaz teniyle öyle büyüleyici bir tezatlık oluşturuyordu ki insanın nefesi kesiliyordu. İri gözlerini çevreleyen uzun ve kıvrık kirpikleri tıpkı saçları gibi simsiyahtı. Yüzü pürüzsüzdü ve alnına dökülen siyah saçları şapkadan dolayı birbirine yapışmış olsa da mükemmel görünüyordu.

RUHSUZ (Yeniden)Where stories live. Discover now