Ruhsuz 22

167 18 7
                                    

Melis ayağındaki ağrıya rağmen yürüyebildiğini fark edince işine devam etmek istemişti. Zaten ertesi gün izin günüydü, dinlenebilirdi. En azından Salih'e söylediği buydu. Çünkü izin gününde ev bakmaya gitmesi gerekiyordu. Eve taşınıp daha sonrasında halı perde gibi ufak tefek eşyaları kışa kadar tamamlaması lazımdı.

Geçen birkaç ayda hiçbir masrafı olmadığı için biraz para biriktirebilmişti. En azından depozito ve ilk iki ayın kirasını peşin ödeyebilirdi.

Aklında bu düşüncelerle üzerini giyinirken hayal kurmaya başladığını istemsizce fark etti. Geleceğe yönelik plan yapmak ve hayal kurmak onun pek yaptığı veya hoşlandığı şeyler değildi. Günü kurtarmaya bakıyordu daha çok.

İç çekerek şapkalarının durduğu yere uzandı ama siyah şapkası yoktu. Biri uzun zaman önce Furkan'da kalmıştı ve diğerini de o aşağılık Bora yüzünden düşürmüştü. Şimdi seçenekleri Pelin'den kalan lacivert şapka ve İlker'in aldığı parlak sarı şapkaydı. Hiç düşünmeden lacivert şapkaya uzandı ve onu başına geçirdi. En kısa zamanda şapka almalıydı. Şapka onun için zorunlu ihtiyaçtı.

Gece okurken uyuyakaldığı, yatağın üzerinde duran Polyanna isimli kitabı diğerlerinin yanına koyarak depodan çıkmak için hareketlendi. Kapıyı açar açmaz ayaklarına bir beden yığıldı. Melis korkuyla sıçrayarak geri çekildiğinde yattığı yerden şişmiş gözlerle ona bakan Furkan'ı gördü. Furkan hemen doğruldu ve Melis'e gülümsedi.

"Günaydın Maviş." Dedi enerjik çıkarmaya çalıştığı bir sesle.

"Burada mı uyudun?" Diye kaşlarını çatarak sordu Melis.

"Yok ya. Deli miyim ben? Niye burada uyuyayım?" Melis'in sorgu dolu bakışlarını görünce açıkladı.

"Salih abi erken gel demişti de. Ben de geldim baktım kimse yok. Sen uyandın mı diye sana geliyordum ki..." Birkaç saniye durduğunda Melis kollarını göğsünde bağlayarak baktı ona.

"Ee?"

"Ayakkabım çözülmüş. Ben de sırtımı duvara dayayarak bağlayım demiştim ama kapıya dayanmışım. Sen de açınca devrildim işte." Furkan sırıttığında Melis Furkan'ın ayakkabılarına baktı ve ardından gözlerini tekrar yüzüne çevirdi. Söylediklerinin tek kelimesine bile inanmamıştı.

"Eve gidip uyuyorsun Furkan. Gün içinde seni çevremde görürsem kötü olur. Bakıcılık yapmana ya da kapımda nöbet tutmana gerek yok."

"Yok canım ne nöbeti?" Dese de yanından yavaş adımlarla geçip giden Melis'i artık ikna edemeyeceğini biliyordu Furkan. Saçlarını karıştırıp yere serdiği kartonu aldı ve çıkışa yöneldi.

"Her işi berbat ettin aptal!" Diye söylendi kendi kendine. "Durdun durdun sabaha karşı uyudun. Bravo gerçekten. O piç gelse rahatlıkla aşardı senin gibi nöbetçiyi." Söylene söylene arabasına bindi. Sonuçta Melis kafedeydi ve gün boyunca orada olacaktı. Salih abisinin de her şeyden haberi vardı ve onu gözünün önünden bir saniye bile ayırmayacağını biliyordu. O çocuk yakalanana kadar bu şekilde göz kulak olabilirlerdi Melis'e. Şimdi gerçekten de gidip biraz uyuması gerekiyordu.

Furkan arabasıyla uzaklaşırken Mert köşeyi dönüp Melis'in kapısını henüz açtığı kafeye daldı.

"Günaydın Melis!" Diye seslendi gülümseyerek.

"Hoşgeldiniz." Diye cevap verdi Melis alışkanlıkla. İçerinin havalanması için camları açarken gelenin Mert olduğunu fark ederek kaşlarını çattı.

"Bugün çalışman ne kadar sağlıklı sence?" Diye sordu Mert. Melis buna karşılık göz devirdi.

"Bir bakıcıya ihtiyacım olduğunu sanmıyorum." Dedi sakince.

RUHSUZ (Yeniden)Where stories live. Discover now