Ruhsuz 38 Özel Bölüm

132 7 12
                                    

3 ay sonra

Telefonunun çalmasıyla kafasını gömdüğü dosyalardan kaldırıp telefonuna baktı genç adam. Annesi arıyordu.

"Efendim anne?" Diyerek açtı telefonu.

"Oğlum, neredesin? Hala şirketteyim deme sakın." Saate baktığında gece yarısına yaklaştığını gördü Furkan.

"Yok anne, arkadaşlarlayım." Diye yalan söyledi. Önceden çalışmıyor diye endişelenen ebeveynleri şimdi çok çalıştığı için endişeleniyordu. Kısa sürede telefonu kapatıp yeniden dosyalara gömüldü. Çalışmalıydı. Düşünmemek için çalışmalıydı. Her şeyden uzaklaşmak, yokluğunu fark etmemek için çalışmalıydı. O kadar çok çalışıyordu ki şirkette öğrenmediği hiçbir şey kalmamıştı. Sadece 3 ayda 4 yeni şube açılmıştı ve bunlardan ikisi yurt dışındaydı.

Dosyaları okumaya devam ederken başı ağırlaşmıştı. Farkında bile olmadan masanın üzerine koydu başını. Göz ucuyla masa üzerindeki saatin sabah dörde gelmekte olduğunu gördü. Uyumak istemiyordu. Her seferinde aynı kabusu görmekten bıkmıştı. Kısa süre içinde huzursuz  bir uykuya daldı.

Son üç aydır insomnia hastalığı belirtileri başlamıştı ve psikiyatra gitmesi gerektiğini biliyordu. Yine de uyuyamamasının uyumasından daha iyi olduğunu düşünüyordu. Çünkü ne zaman gözlerini kapatsa aradan 10 dakika geçmeden bir kabusla açıyordu gözlerini. Her seferinde mükemmel başlayan ama aynı sonla biten bir kabus.

Önce güzel başlıyordu her şey. Mesela Melis'le arabada gidiyorlardı, ya da el ele yürüyorlardı. Ya da Melis'in üzerinde bir gelinlik oluyordu ve Furkan da onu damatlığıyla karşılıyordu. Bir anlık mutluluktan sonra her şey değişiyordu. Arabaları takla atıyordu, Melis balkondan düşüyordu ya da düğünde havaya sıkılan kurşun Melis'e saplanıyordu. Kaçınılmaz bir şekilde sürekli ve sürekli ölüyordu Melis.

Furkan'ın gözleri önünde defalarca ölmüştü ve Furkan hiçbir şey yapamamıştı.

Bir kez daha aynı kabusun getirdiği korkuyla sıçradığında uyuyalı henüz yarım saat olduğunu gördü. Doğrulup ağrıyan boynunu esnetti ve ceketini alarak çıktı şirketten.  Melis'in evine doğru sürdü arabasını.

Ev sahibiyle anlaşmış ve evi o tutmuştu Melis'ten sonra. Böylece ev dokunulmamış halde duruyordu. Eve girdiğinde bir kez daha derin bir nefes çekti içine. Onun kokusunu almıyordu artık. Ev toz kokuyordu. İçeride boğucu bir hava olmasına rağmen Furkan pencereleri açmayı redderek salondan bir kitap aldı. Sıra Polyanna'daydı. Gülümseyerek elindeki kitaba baktıktan sonra evden çıktı. Bir sonraki durağı mezarlıktı.

Mezarlık bekçisi ilk günler ona gitmesi için çok ısrar etse de 3 ayın sonunda pes etmiş ve Furkan'ın orada olmasına alışmıştı. Furkan elinde kitapla mezarlığın başına oturdu. Mezar taşına yaslanarak minik el fenerinin ışığını açtı ve elindeki kitabı okumaya başladı.

Bir kez daha mezar başında uyuyakalmıştı. Kabus görmediği anlar orada uyuduğu anlardı. Bu şekilde tam 4 kez telefonunu çaldırdıktan sonra el feneri taşımaya başlamıştı. Aslında umrunda olan telefon değildi ama Melis rüyasında onu bunun için azarlamıştı.

Sabahın ilk ışıkları gözüne geldiğinde Furkan da gözlerini açtı. El fenerini alıp kapatarak cebine attıktan sonra mezardaki toprakları okşadı.

"İyi uykular Mavişim." Diye mırıldandıktan sonra mezarlıktan çıktı ve arabasına atlayarak önce Melis'in evine uğradı. Elindeki kitabı bıraktıktan sonra kendi evine geçti ve duş alıp üzerini giyindikten sonra şirkete sürdü arabasını.

RUHSUZ (Yeniden)Where stories live. Discover now